Epikürcülük Nedir

Epikürcülük terimi, Epiküros'tan (M.Ö. 341-271) türetilmiştir. "Bahçe" adında samimi ve zarif atmosferiyle bilinen okuluna Antik Çağ için sıra dışı bir uygulama olarak kadınlar ve köleler de buyur edilirdi.




Epikürcülük; "Her bireyin mutluluğu nasıl temin ve muhafaza edilir?" sorusuna şöyle yanıt vermiştir: Yaşamdan zevk almalı, fakat düşünüp tartarak. Bir başka ifadeyle, iyi bir yaşam, müreffeh olduğu kadar acının ve ıstırabın olmadığı bir yaşamdır. Yaşamımız boyunca, en fazla refahı ve mutluluğu elde etmek ve en az acı ve ıstıraba katlanmak için hesap yapmalıyız. Örnek olarak; daha sonra acı çekmek pahasına şu andaki anlık, yoğun hazzı mı aramalıyım, yoksa şimdiki hazzı, ileride daha uzun süreli bir mutluluğu elde etmek umuduyla ertelemeli miyim? Alternatif seçenekler arasında kâr- zarar hesabı yapmalıyız. Başka bir söylemle bu, irfan sahibi ve kendisinin farkında olan bir hedonistin tavrıdır! Hazzı ara; fakat bu haz hesaplanmış, planlanmış olsun! Daha açıkçası, siyasete veya beraberinde endişe ve risk getiren diğer meselelere bulaşma! Bunlar yerine, şarabının ve peynirinin tadını, barış ve huzur içinde çıkarabileceğin korunmuş bir çevre içinde olmaya bak. Dolayısıyla Epikürcüler, körlemesine bir aşırı düşkünlük ve doyum arayışına dalmış, gayri ahlakî bir yaşam süren sansualistler gibi değildirler. Tam tersine, Epiküros, hayatta tedbir ve ihtiyatı tavsiye etmiştir; çünkü mutluluğu garanti altına alma konusunda hakimi ol­duğumuz tek şey hazdır. Epikürcü yaşam felsefesi iki maddeyle özetlenebilir.



1. Var olan tek "iyi", hazdır.

2. Azami hazzı temin edebilmek için, sadece kontrol edebildiğimiz nazların tadını çıkarmalıyız.



Hazzı (Yunanca: hedone) en yüksek (tek) iyi olarak kabul eden öğretiye "hedonizm" denir; yani, haz felsefesi. Epikürcülüğün tedbir ve ihtiyat ile şekillenmiş hedonizm olduğu söylenebilir. Birinci planda Epikürcüler hazzı anlık duyumsal arzu olarak görmezler; Epikürcülük refahın ve mutluluğun, dostluk ve edebi hevesler gibi, daha rafine, güvenli biçimlerini vurgular. Eğer kişisel mutluluğumuzu temin ve muhafaza etmek istiyorsak, bunlar gibi daha belirgin ve incelmiş nazların peşinden koşmalıyız.



Aynı zamanda Epikürcülük, sağladığı azıcık hazza karşılık çok yoğun endişe­ye yol açan siyasî faaliyetleri küçümseyip reddetmiştir. Devleti veya toplumu bizatihi değer taşıyan unsurlar olarak görmez. Sadece haz ki bu da ister istemez bireyin hazzıdır, kendi içinde bir değere sahiptir. Devlet ve toplum sadece bireyin hazzını sağladıkları ve bireyi acıdan uzak tuttukları ölçüde iyidirler. Yasalar ve adetler sadece bireysel menfaatleri desteklemek amacıyla varolduk larında bir değere sahiptirler. İnsanları hukuka karşı gelmekten alıkoyan şey cezalandırılma korkusudur yani acı korkusu. Her şey, bireysel hazza dayanmaktadır. Ancak azami bireysel hazzı hedeflediği sürece bir ahlak veya bir hukuk sisteminin iyiliğinden söz edilebilir. Doğru ve ahlakî olan için bunun ötesin­de bir esas yoktur. (Fakat diğer on kişinin duyacağı hazzın benim duyacağım hoşnutsuzluğa değer olduğunu belirleyecek olan kim.? Ve farklı türdeki hazları birbirleriyle nasıl kıyaslayabilirim?!



Epikürcülükte gördüğümüz doğa felsefesi ve çoğunlukla Demokritos'un materyalist atom teorisine karşılık gelir gibi görünen- bir bakıma şöyle bir yaşam felsefesini savunmuştur: Ruh ve erişilmez, önemsiz tanrılar da dahil olmak üzere her şey maddî olduğuna göre dinî sınırlamaların bizi tedirgin etmesine izin vermemeliyiz.



Epiküros'un öğretisinden farklı olarak; fiziksel hazzın/zevkin yaşamda değeri olan tek şey olduğunu söyleyen radikal bir hedonizm, bütün nimet ve hizmet­lere nispeten kolayca ulaşabilen; hazzın ve zevkin artı değerine, yoksunluk ve acıdan ziyade güvenebilen insanlara hitap edebilir. Fakat antik çağdaki insanların büyük bir çoğunluğu için, böyle bir teori kolaylıkla ölümcül sonuçlar doğurabilirdi: Eğer insanların çoğu acı ve haz arasındaki ilişkiyi hesaplayacak olsaydı, ortalama yanıt negatif yönde olacaktı. Acıların toplamı nazların toplamını kolaylıkla aşardı. Radikal hedonizme göre, böyle bir yaşam da yaşamaya de­ğer olmazdı. Bu açıdan, zalim kaderin sefalete mahkum ettiği insanlar için; M.Ö. üçüncü yüzyılda yaşamış, hedonist filozof Hegesias'ın intihar önerisi eksantrik bir fikir olmaktan öte bir anlam ifade eder. Saf hedonizm, intiharın savunucusu haline gelebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder