İbn-i Sina (tam adı Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi, Farsça: ابوعلى سينا/پورسينا, Latince: Avicenna; okunuş: āv'ĭ-sěn'ə[1]; d. 980, Buhara yakınları - ö. 1037, Hemedan), filozof, hekim ve çok yönlü Fars[2][3][4][5] bir bilim adamıdır.
Önemli Sözleri;
Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir. 21 Haziran 2007
İlim ve sanat ittifak görmediği ülkeyi terk eder.
Dünya bir eğlence ve oyun yeri değildir.
Kendinin ne olduğunu bilen insan, bazı kendini bilmezlerin, onun hakkında söylediklerinden etkilenmez.
İnsanın ruhu kandil, bilim onun aydınlığı ve Tanrısal bilgelik de kandilin yağı gibidir. Bu yanar ve ışık saçarsa o zaman sana "diri" denilir.
Ben öküzden korkarım çünkü onun silahı var ama aklı yok.
William James
William James, (d. 11 Ocak 1842 – ö. 26 Ağustos 1910) pragmatizmin kurucusu olan ABDli filozoftur.
Önemli Sözleri;
Yanlış anlayanlar tarafından söylenen bir doğrudan daha kötü hiç bir yalan yoktur. 19 Haziran 2007
Din insan egoizminin tarihi içerisinde anıtsal bir bölüm oluşturur.
İnsan doğasındaki en derin prensip takdir edilme isteğidir.
Bir seçim yapmanız gerektiğinde; seçmemek de bir seçimdir.
Bugünün gerçeklerine göre yaşamak zorundayız ve yarın bunları hatalı bulmaya alışmalıyız.
Birçok insan düşündüğünü sanır, aslında yaptıkları sadece önyargılarını yeniden düzenlemektir.
Olmamız gerekenin ancak yarısı kadar uyanığız. Ateşimiz söndürülüyor, herşeyimiz kontrol ediliyor ve fiziksel ve zihinsel kaynaklarımızın yalnızca küçük bir bölümünü kullanıyoruz.
Metafizik, yarar sağladığı sürece doğrudur. Dinler de, manevî tatmin sağladıkları sürece doğrudur.
Önemli Sözleri;
Yanlış anlayanlar tarafından söylenen bir doğrudan daha kötü hiç bir yalan yoktur. 19 Haziran 2007
Din insan egoizminin tarihi içerisinde anıtsal bir bölüm oluşturur.
İnsan doğasındaki en derin prensip takdir edilme isteğidir.
Bir seçim yapmanız gerektiğinde; seçmemek de bir seçimdir.
Bugünün gerçeklerine göre yaşamak zorundayız ve yarın bunları hatalı bulmaya alışmalıyız.
Birçok insan düşündüğünü sanır, aslında yaptıkları sadece önyargılarını yeniden düzenlemektir.
Olmamız gerekenin ancak yarısı kadar uyanığız. Ateşimiz söndürülüyor, herşeyimiz kontrol ediliyor ve fiziksel ve zihinsel kaynaklarımızın yalnızca küçük bir bölümünü kullanıyoruz.
Metafizik, yarar sağladığı sürece doğrudur. Dinler de, manevî tatmin sağladıkları sürece doğrudur.
Walter Benjamin
Walter Bendix Schönflies Benjamin (15 Temmuz 1892, Berlin - 26 Eylül 1940, Portbou İspanya), Alman edebiyat eleştirmeni, düşünür, kültür tarihçisi ve estetik kuramcısı.
Önemli Sözleri;
Mutlu olmak, ürküntü duymadan kendinin farkına varabilmektir.
Belirli bir destan biçimi üzerine yapılacak her inceleme, bu türün tarih yazımıyla ilişkisini ele alır.
Sınıf savaşı kavramı yanıltıcı olabilir. 'Kim kazanacak, kim kaybedecek?' sorusunun yanıtlanacağı bir karşılıklı güç sınamasına ya da galip için iyi, mağlup için kötü sonuçlar getirecek bir mücadeleye işaret etmez. Sınıf savaşını böyle düşünmek, olguları romantikleştirmek ve bulandırmak olur. çünkü burjuvazi savaşı kazansa da kaybetse de, gelişim sürecinde onun sonunu hazırlayacak iç çelişkileri nedeniyle yıkılmaya mahkumdur. Buradaki soru, çöküşün kendiliğinden mi yoksa proleteryanın aracılığıyla mı gerçekleşeceği...
Geçmişin gerçek yüzü hızla kayıp gider. Geçmiş, ancak göze göründüğü o an, bir daha asla geri gelmemek üzere, bir an için parıldadığında, bir görüntü olarak yakalanabilir.
Geçmişi tarihsel olarak dile getirmek, o geçmişi "gerçekte nasıl olduysa, öyle" bilmek değildir. Buna karşılık, bir tehlike anında parlayıverdiği konumuyla, bir anıyı ele geçirmek demektir.
Yaşamak izler bırakmaktır.
Önemli Sözleri;
Mutlu olmak, ürküntü duymadan kendinin farkına varabilmektir.
Belirli bir destan biçimi üzerine yapılacak her inceleme, bu türün tarih yazımıyla ilişkisini ele alır.
Sınıf savaşı kavramı yanıltıcı olabilir. 'Kim kazanacak, kim kaybedecek?' sorusunun yanıtlanacağı bir karşılıklı güç sınamasına ya da galip için iyi, mağlup için kötü sonuçlar getirecek bir mücadeleye işaret etmez. Sınıf savaşını böyle düşünmek, olguları romantikleştirmek ve bulandırmak olur. çünkü burjuvazi savaşı kazansa da kaybetse de, gelişim sürecinde onun sonunu hazırlayacak iç çelişkileri nedeniyle yıkılmaya mahkumdur. Buradaki soru, çöküşün kendiliğinden mi yoksa proleteryanın aracılığıyla mı gerçekleşeceği...
Geçmişin gerçek yüzü hızla kayıp gider. Geçmiş, ancak göze göründüğü o an, bir daha asla geri gelmemek üzere, bir an için parıldadığında, bir görüntü olarak yakalanabilir.
Geçmişi tarihsel olarak dile getirmek, o geçmişi "gerçekte nasıl olduysa, öyle" bilmek değildir. Buna karşılık, bir tehlike anında parlayıverdiği konumuyla, bir anıyı ele geçirmek demektir.
Yaşamak izler bırakmaktır.
Voltaire
François Marie Arouet (21 Kasım 1694-30 Mayıs 1778) ünlü Fransız yazar ve filozof. Daha çok mahlası Voltaire olarak tanınmıştır. Fransız devrimi ve Aydınlanma hareketine büyük katkısı olmuştur.
Din ve ifade özgürlüklerinin yanı sıra, insan hakları konusundaki düşünceleri ve felsefi yazınları ile ünlenmiştir. Eserlerinde Kilise dogmaları ve döneminin Fransız müesseselerini yoğun olarak hicvetmiştir. Zamanın en etkili isimlerinden biri olarak tanınır.
Önemli Sözleri;
Fikirlerinizden nefret ediyorum. Ama onları savunabilmeniz için hayatımı feda etmeye hazırım.09.04.2007
Hoşgörü nedir? Hoşgörü insanlığın bir parçasıdır. Hepimizin hataları ve eksikleri var; gelin karşılıklı olarak birbirimizin hata ve eksiklerini bağışlayalım, çünkü, hoşgörü doğanın ilk yasasıdır.
Öfkeni aklınla yenemiyorsan, kendini insandan sayma.
Akıllı kişilerin en büyük talihsizliği, salakların abuk subukluklarıyla başa çıkmak zorunda olmalarıdır
Her şeyden önce insan olunmalı; ondan sonra doktor.
İnsanlar ancak hayalleriyle yaşar ve biraz yaşamaya başlayınca tüm hayallerini kaybederler...
Gerçek ihtiyaçlar olmadan, gerçek hazlar olmaz.
Kötü insanlar, iyi insanları sınamaya yarar! 30 Mayıs 2007
Hırs, bir sandalın yelkenini şişiren rüzgara benzer; fazlası gemiyi batırır, azı da gemiyi olduğu yerde tutar.
Işığın Güneş'ten geldiği gibi ahlâkta Tanrı'dan gelir.
İnsan zeka karşısında eğilir ama şefkat karşısında diz çöker.
İnsan, istediği an özgür olur.
Orijinali: L'homme est libre au moment qu'il veut l'être.
Kaynak: Brutus (1730)
İnsanlar eşittir; doğum değil
Erdemdir farkı yaratan (yapan)
Orijinali: Les mortels sont égaux; ce n'est pas la naissance,
C'est la seule vertu qui fait la différence.
Kaynak: Eriphile (1732)
Cennet (var) olduğum yerdir.
Orijinali: Le paradis terrestre est où je suis.
Kaynak: Le Mondain (1736)
Batıl inanç ve cehaletten oluşan fanatizm, bütün asırlar boyunca bir hastalık olmuştur.
İnsanlığın en güzel görevi adalet dağıtmasıdır.
Orijinali: Le plus grand malheur des gents intelligentes est d’avoir à se débrouiller des malfaisances des imbéciles.Günün sözü 23 Aralık 2006
...Tüm duyarlı nesneler, aynı günde doğmuş benim gibi acı çeker, benim gibi ölürler. Kartal ödlek kurbanı üstüne çullanmış Titreyen organları kanlı gagasıyla parçalar.Savaşın toz dumanında yuvarlanan adam, Can çekişen arkadaşının kanıyla kanı karışmakta, Beklerken leş kargalarına yem olma sırasını. Evet, her kişide tüm dünya sızlanmakta. Hepsi ıstırap için doğmuş, birbirini yok etmekte. Peki, bu korkunç kaos ne için? Her birimizin acısı hepimize mutluluk mu dersin! Ne kutsanacak dünya, öyleyse!!!
Pek az insan başkalarının deneylerinden yararlanmayı bilecek kadar akıllıdır.
En iyi, iyinin düşmanıdır.
Bu dünyayı tıpkı dünyaya geldiğimizde onu bulduğumuz gibi aptal ve kötü bir biçimde terk edeceğiz.
Kutsal Roma İmparatorluğu adıyla kendisini anan ve hala anmaya devam eden bir araya toplanmış yığın, ne kutsaldır, ne Romalıdır ne de imparatorluktur.
Orijinali: "Ce corps qui s'appelait et qui s'appelle encore le saint empire romain n'était en aucune manière ni saint, ni romain, ni empire.
This agglomeration which was called and which still calls itself the Holy Roman Empire was neither holy, nor Roman, nor an empire.
Essai sur l'histoire générale et sur les mœurs et l'esprit des nations, Chapter 70 (1756)
Eğer Tanrı var olmasaydı, onu icat etmek gerekirdi.
Din ve ifade özgürlüklerinin yanı sıra, insan hakları konusundaki düşünceleri ve felsefi yazınları ile ünlenmiştir. Eserlerinde Kilise dogmaları ve döneminin Fransız müesseselerini yoğun olarak hicvetmiştir. Zamanın en etkili isimlerinden biri olarak tanınır.
Önemli Sözleri;
Fikirlerinizden nefret ediyorum. Ama onları savunabilmeniz için hayatımı feda etmeye hazırım.09.04.2007
Hoşgörü nedir? Hoşgörü insanlığın bir parçasıdır. Hepimizin hataları ve eksikleri var; gelin karşılıklı olarak birbirimizin hata ve eksiklerini bağışlayalım, çünkü, hoşgörü doğanın ilk yasasıdır.
Öfkeni aklınla yenemiyorsan, kendini insandan sayma.
Akıllı kişilerin en büyük talihsizliği, salakların abuk subukluklarıyla başa çıkmak zorunda olmalarıdır
Her şeyden önce insan olunmalı; ondan sonra doktor.
İnsanlar ancak hayalleriyle yaşar ve biraz yaşamaya başlayınca tüm hayallerini kaybederler...
Gerçek ihtiyaçlar olmadan, gerçek hazlar olmaz.
Kötü insanlar, iyi insanları sınamaya yarar! 30 Mayıs 2007
Hırs, bir sandalın yelkenini şişiren rüzgara benzer; fazlası gemiyi batırır, azı da gemiyi olduğu yerde tutar.
Işığın Güneş'ten geldiği gibi ahlâkta Tanrı'dan gelir.
İnsan zeka karşısında eğilir ama şefkat karşısında diz çöker.
İnsan, istediği an özgür olur.
Orijinali: L'homme est libre au moment qu'il veut l'être.
Kaynak: Brutus (1730)
İnsanlar eşittir; doğum değil
Erdemdir farkı yaratan (yapan)
Orijinali: Les mortels sont égaux; ce n'est pas la naissance,
C'est la seule vertu qui fait la différence.
Kaynak: Eriphile (1732)
Cennet (var) olduğum yerdir.
Orijinali: Le paradis terrestre est où je suis.
Kaynak: Le Mondain (1736)
Batıl inanç ve cehaletten oluşan fanatizm, bütün asırlar boyunca bir hastalık olmuştur.
İnsanlığın en güzel görevi adalet dağıtmasıdır.
Orijinali: Le plus grand malheur des gents intelligentes est d’avoir à se débrouiller des malfaisances des imbéciles.Günün sözü 23 Aralık 2006
...Tüm duyarlı nesneler, aynı günde doğmuş benim gibi acı çeker, benim gibi ölürler. Kartal ödlek kurbanı üstüne çullanmış Titreyen organları kanlı gagasıyla parçalar.Savaşın toz dumanında yuvarlanan adam, Can çekişen arkadaşının kanıyla kanı karışmakta, Beklerken leş kargalarına yem olma sırasını. Evet, her kişide tüm dünya sızlanmakta. Hepsi ıstırap için doğmuş, birbirini yok etmekte. Peki, bu korkunç kaos ne için? Her birimizin acısı hepimize mutluluk mu dersin! Ne kutsanacak dünya, öyleyse!!!
Pek az insan başkalarının deneylerinden yararlanmayı bilecek kadar akıllıdır.
En iyi, iyinin düşmanıdır.
Bu dünyayı tıpkı dünyaya geldiğimizde onu bulduğumuz gibi aptal ve kötü bir biçimde terk edeceğiz.
Kutsal Roma İmparatorluğu adıyla kendisini anan ve hala anmaya devam eden bir araya toplanmış yığın, ne kutsaldır, ne Romalıdır ne de imparatorluktur.
Orijinali: "Ce corps qui s'appelait et qui s'appelle encore le saint empire romain n'était en aucune manière ni saint, ni romain, ni empire.
This agglomeration which was called and which still calls itself the Holy Roman Empire was neither holy, nor Roman, nor an empire.
Essai sur l'histoire générale et sur les mœurs et l'esprit des nations, Chapter 70 (1756)
Eğer Tanrı var olmasaydı, onu icat etmek gerekirdi.
Thomas Hobbes
Homo Homini Lupus (İnsan insanın kurdudur.)
(Devlet olmadan) insanın yaşamı yalnız, fakir, mutsuz ve kısadır.
Devletin olmadığı bir yerde sanayiye yer yoktur; çünkü sanayiden elde edilecek faydalar belirsizdir; netice olarak yeryüzünde bir kültür mevcut olmayacaktır; deniz ve hava taşımacılığı olmayacaktır; ithal malların kullanımı söz konusu olmayacaktır; yasalar olmayacaktır; mektuplar gönderilemeyecektir; toplum olmayacaktır; hepsinden kötüsü kuşku olacaktır; şiddet ve ölüm korkusu mevcut olacaktır. Devlet olmadan insanın yaşamı, yalnız, fakir, mutsuz ve kısadır.
(Devletin olmadığı bir yerde) ... bir mülkiyet söz konusu olmayacaktır, benim-senin ayırımı olamayacaktır; sadece gücü olan insan istediğini alabilecektir.
Onları (vatandaşları) yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir... (Toplumda yaşayan) insanlar birbirlerine ‘ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu DEVLET ya da Latince CIVITAS olarak adlandırılır. Bu büyük LEVIATHAN‘ın doğması demektir.
Bilgi, kudrettir.
Görünmeyen şeylere duyulan korku, herkesin kendi içinde din diye bellediğinin doğal tohumudur.Günün sözü 09 Aralık 2006
Eğer bir insan size tanrı ineği konusturdu derse ve siz de ona inanmazsanız aslında bu sizin tanrıya inanmadığınızı değil o lafı konusan kişiye inanmadığınızı gösterir
Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi bir başkasına da yapmayınız.
Her suçun kökeni, ya algıdaki bir sorun; ya sebeplendirmedeki bir sorun; ya da ani bir tutku nöbetidir.
Bilim sonuçlar bilgisi ve bir gerçeğin bir diğerine bağımlılığıdır.
Evren, yani olan her şeyin toplamı, cismanîdir, yani 'beden'dir, ve büyüklük, uzunluk, genişlik ve derinlik boyutlarına sahiptir. Evrenin her parçası 'beden'dir, ve 'beden' olmayan bir şey, evrenin parçası değildir. Ve evren her şey olduğuna göre, onun parçası olmayan şey hiçbir şeydir, dolayısıyla hiçbir yerdedir.
Niye arılar ve karıncalar gibi işbirliğine gidemiyoruz?
(Devlet olmadan) insanın yaşamı yalnız, fakir, mutsuz ve kısadır.
Devletin olmadığı bir yerde sanayiye yer yoktur; çünkü sanayiden elde edilecek faydalar belirsizdir; netice olarak yeryüzünde bir kültür mevcut olmayacaktır; deniz ve hava taşımacılığı olmayacaktır; ithal malların kullanımı söz konusu olmayacaktır; yasalar olmayacaktır; mektuplar gönderilemeyecektir; toplum olmayacaktır; hepsinden kötüsü kuşku olacaktır; şiddet ve ölüm korkusu mevcut olacaktır. Devlet olmadan insanın yaşamı, yalnız, fakir, mutsuz ve kısadır.
(Devletin olmadığı bir yerde) ... bir mülkiyet söz konusu olmayacaktır, benim-senin ayırımı olamayacaktır; sadece gücü olan insan istediğini alabilecektir.
Onları (vatandaşları) yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir... (Toplumda yaşayan) insanlar birbirlerine ‘ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu DEVLET ya da Latince CIVITAS olarak adlandırılır. Bu büyük LEVIATHAN‘ın doğması demektir.
Bilgi, kudrettir.
Görünmeyen şeylere duyulan korku, herkesin kendi içinde din diye bellediğinin doğal tohumudur.Günün sözü 09 Aralık 2006
Eğer bir insan size tanrı ineği konusturdu derse ve siz de ona inanmazsanız aslında bu sizin tanrıya inanmadığınızı değil o lafı konusan kişiye inanmadığınızı gösterir
Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi bir başkasına da yapmayınız.
Her suçun kökeni, ya algıdaki bir sorun; ya sebeplendirmedeki bir sorun; ya da ani bir tutku nöbetidir.
Bilim sonuçlar bilgisi ve bir gerçeğin bir diğerine bağımlılığıdır.
Evren, yani olan her şeyin toplamı, cismanîdir, yani 'beden'dir, ve büyüklük, uzunluk, genişlik ve derinlik boyutlarına sahiptir. Evrenin her parçası 'beden'dir, ve 'beden' olmayan bir şey, evrenin parçası değildir. Ve evren her şey olduğuna göre, onun parçası olmayan şey hiçbir şeydir, dolayısıyla hiçbir yerdedir.
Niye arılar ve karıncalar gibi işbirliğine gidemiyoruz?
Thales
Miletli Thales[1] (Θαλῆς ὁ Μιλήσιος, d. M.Ö. 624 – ö. M.Ö. 546), Sokrates öncesi dönemde yaşamış olan Anadolulu bir filozoftur. İlk filozof olduğu için felsefenin ve bilimin öncüsü olarak adlandırılır. Eski Yunan'ın Yedi Bilgelerinin ilkidir. Birçok kişi tarafından felsefe ve bilimin kurucusu olarak düşünülür. Elimize ulaşmış hiçbir metni yoktur. Yaşadığı döneme ait kaynaklarda da adına rastlanamaz ancak hakkındaki bilgiler Herodot ve Diogenes Laertios gibi antik yazarlardan edinilir. Bertrand Russell'e göre Felsefe Thales'le başlamıştır.
Önemli Sözleri;
Ana madde sudur, diğer maddeler ise hava ve apeiron (sonsuzluk)dur.
Önemli Sözleri;
Ana madde sudur, diğer maddeler ise hava ve apeiron (sonsuzluk)dur.
Sokrates
Sokrates (Yunanca: Σωκράτης, M.Ö. 470 Alopeke, Attika - M.Ö. 399 Atina). Heykeltıraş Sophroniskos’un ve ebe Fenarete’nin oğlu olan Sokrates, Antik Yunan filozofudur. Yunan Felsefesinin kurucularındandır.
Sokrates'in felsefi yaşamına başlangıçlık eden olay Delphoi Tapınağı ziyaretidir. Sokrates felsefesinin ana temalarını ele alan başlıca kaynak Sokrates’in Savunması adlı diyalogdur. Bu diyalog Sokrates hakkında açılan dava sonrasında Platon tarafından kaleme alınan bir felsefi başkaldırıdır. Bu eser, Sokrates'in felsefi yaklaşımı uyarınca sürdürdüğü yaşamını sergiler. Sokrates yaşam tarzını ve yaşam tarzı nedeniyle sahip olduğu güçlü düşmanlıkları sergilemek amacıyla dostu Khairephon’un Delphoi Tapınağı kahini Pythies’e kendisi ile ilgili ziyaretini aktarmayı gerek görür. Khairephon, kahine Sokrates’ten daha bilge birisinin bulunup bulunmadığını sorduğunda kahin, ondan daha bilge birisinin bulunmadığını söyler. Bu bilgiyi alan Sokrates önce şüpheye düşer, çünkü hiçbir şey bilmediğinin farkındadır. Ama tanrı yalan söylemeyeceği için kahinin sözlerinin doğruluğundan şüphe etmemek durumundadır. Böylece söz konusu kehanetin, çözülmesi gereken bir bilmece olduğunu düşünerek araştırmaya koyulur. Önce adı bilgeye çıkan politikacıya, sonra ozanlara, daha sonra da sahip oldukları Sophia ile ünlü olan ustaların ve zanaatkarların yanına gider. Onlara sorduğu sorularla, onların bilge olmadıklarını kavrar. Sokrates bunların cehaletin pençesinde kıvrandıklarını fark eder. Bu kişiler, hem bilmedikleri şeyleri bildiklerini sanmaktadırlar hem de neleri bilmediklerinin farkında değillerdir. Oysa cehaletten daha büyük bir kötülük yoktur. Sokrates bu kişilerden farklı olarak, bilmediğini bilir; tam da bu noktada o kişilerden daha bilge olmaktadır. Yani Sokrates kendi cehaletinin farkında olmak gibi insani bilgeliğe sahiptir. Yani Sokrates kendini bilmekte ve kendini tanımaktadır.
Sokrates, kahinin söylediği sözlerin gerçek anlamını bulmak için uyguladığı sorgulama sonunda Pythies'in ne demek istediğini anlamıştır. Onların arasında en bilge olduğu doğru bir yargıdır. Çünkü kendisi hiçbir şey bilmediğinin farkındadır. Sokrates böylece –bilmediğini bildiğini sanan- insanlarla, gerçek bilginin tek sahibi olan tanrılar arasında aracı durumundadır. Bu konum aslında Platon'un Lysis ve Şölen adlı eserlerinde belirttiği gibi, filozofun konumudur; zaten filozof kelimesi de Yunanca philei ve sophia kelimelerinin yan yana gelmesi ile oluşturmuştur. Bu kelime başta "bilgi ve bilgelik dostu" sonra ise "bilgiye can veren, onu sorgulayan" anlamına gelmektedir. Bunun ön koşulu da bilgisizliğin bilincinde olmaktır.
Sokrates’in kendini tanı ilkesinin başlıca sebebi; her kişinin yaratılıştan iyi olduğu görüşünden gelir. Kimse bile bile kötü değildir. Her kötülük bilgisizlikten gelir. Sokrates'in ahlakçı akılcılığı buna denk gelmektedir.
Önemli Sözleri;
Umut her daim vardır.
Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan önce kendisinden başlamalıdır.
Bilgi ruhun gıdasıdır.
Bir insanın onsuz yapabileceği ne kadar çok şey vardır.
Bir yargıç, iyi niyetle dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli, tarafsızca karar vermelidir.
Bilen insan kötülük yapmaz.
Cahil insan kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir
En faziletli insan, ruhen yükselmeye çalışan, en mutlu insan da yükseldiğini duyandır.
Endişelerinizden kurtulmak istiyorsaniz , yaşamaktan en çok korktuğunuz şeyin bir gün başınıza geleceğini kabul edin.
Fazilet, ruhun güzelliğidir.
Felsefe hayretle başlar.
Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir.
Haksızlığa uğramak, haksızlık yapmaktan iyidir.
Haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır.
İnsan bildiğini öğrenir.
Kadın erkekle bir kez eşit hale getirildi mi, artık ondan üstün olur.
Kainatta tesadüfe tesadüf edilmez.
Kendin pahasına olduktan sonra tüm dünyayı kazansan eline ne geçer?
Kendini bil.
Kendini bulmak istiyorsan, kendin için düşün.
Kimseye hiçbir şey öğretemem, sadece onların düşünmelerini sağlayabilirim.
Ne pahasına olursa olsun, evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz,yok fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz.
Öğrenmek, eskiden bilinmiş bir şeyi yeniden hatırlamaktan başka birşey değildir.
Sadece bir iyi vardır, bilgi; ve sadece bir kötü vardır, cehalet.
Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez.
Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.
Yalnız işsiz olanlar değil, daha iyi işler yapabilecek olanlar da başıboştur.
--------------------------------------------------------------------------------
İdam edilmeden önce karısı Xanthippe
-Suçsuz yere idam ediliyorsun ?
der. Sokrates de
-Ne yani, birde suçlu yere mi idam edilseydim?
diye sorar
--------------------------------------------------------------------------------
Sokrates sormuş
-Kimdir insan, insan nedir?
Agoradaki gönüllü öğrencileri
-Onu bilmeyecek ne var, İki ayaklı, tüysüz bir yaratık
demişler.
Ertesi gün, pazar yerine tüyleri yolunmuş bir horozla gelen Sokrates, canlı hayvanı göstererek sorusunu yinelemiş
-Yani böyle bir şey midir İnsan dediğiniz?
Sokrates'in felsefi yaşamına başlangıçlık eden olay Delphoi Tapınağı ziyaretidir. Sokrates felsefesinin ana temalarını ele alan başlıca kaynak Sokrates’in Savunması adlı diyalogdur. Bu diyalog Sokrates hakkında açılan dava sonrasında Platon tarafından kaleme alınan bir felsefi başkaldırıdır. Bu eser, Sokrates'in felsefi yaklaşımı uyarınca sürdürdüğü yaşamını sergiler. Sokrates yaşam tarzını ve yaşam tarzı nedeniyle sahip olduğu güçlü düşmanlıkları sergilemek amacıyla dostu Khairephon’un Delphoi Tapınağı kahini Pythies’e kendisi ile ilgili ziyaretini aktarmayı gerek görür. Khairephon, kahine Sokrates’ten daha bilge birisinin bulunup bulunmadığını sorduğunda kahin, ondan daha bilge birisinin bulunmadığını söyler. Bu bilgiyi alan Sokrates önce şüpheye düşer, çünkü hiçbir şey bilmediğinin farkındadır. Ama tanrı yalan söylemeyeceği için kahinin sözlerinin doğruluğundan şüphe etmemek durumundadır. Böylece söz konusu kehanetin, çözülmesi gereken bir bilmece olduğunu düşünerek araştırmaya koyulur. Önce adı bilgeye çıkan politikacıya, sonra ozanlara, daha sonra da sahip oldukları Sophia ile ünlü olan ustaların ve zanaatkarların yanına gider. Onlara sorduğu sorularla, onların bilge olmadıklarını kavrar. Sokrates bunların cehaletin pençesinde kıvrandıklarını fark eder. Bu kişiler, hem bilmedikleri şeyleri bildiklerini sanmaktadırlar hem de neleri bilmediklerinin farkında değillerdir. Oysa cehaletten daha büyük bir kötülük yoktur. Sokrates bu kişilerden farklı olarak, bilmediğini bilir; tam da bu noktada o kişilerden daha bilge olmaktadır. Yani Sokrates kendi cehaletinin farkında olmak gibi insani bilgeliğe sahiptir. Yani Sokrates kendini bilmekte ve kendini tanımaktadır.
Sokrates, kahinin söylediği sözlerin gerçek anlamını bulmak için uyguladığı sorgulama sonunda Pythies'in ne demek istediğini anlamıştır. Onların arasında en bilge olduğu doğru bir yargıdır. Çünkü kendisi hiçbir şey bilmediğinin farkındadır. Sokrates böylece –bilmediğini bildiğini sanan- insanlarla, gerçek bilginin tek sahibi olan tanrılar arasında aracı durumundadır. Bu konum aslında Platon'un Lysis ve Şölen adlı eserlerinde belirttiği gibi, filozofun konumudur; zaten filozof kelimesi de Yunanca philei ve sophia kelimelerinin yan yana gelmesi ile oluşturmuştur. Bu kelime başta "bilgi ve bilgelik dostu" sonra ise "bilgiye can veren, onu sorgulayan" anlamına gelmektedir. Bunun ön koşulu da bilgisizliğin bilincinde olmaktır.
Sokrates’in kendini tanı ilkesinin başlıca sebebi; her kişinin yaratılıştan iyi olduğu görüşünden gelir. Kimse bile bile kötü değildir. Her kötülük bilgisizlikten gelir. Sokrates'in ahlakçı akılcılığı buna denk gelmektedir.
Önemli Sözleri;
Umut her daim vardır.
Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan önce kendisinden başlamalıdır.
Bilgi ruhun gıdasıdır.
Bir insanın onsuz yapabileceği ne kadar çok şey vardır.
Bir yargıç, iyi niyetle dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli, tarafsızca karar vermelidir.
Bilen insan kötülük yapmaz.
Cahil insan kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir
En faziletli insan, ruhen yükselmeye çalışan, en mutlu insan da yükseldiğini duyandır.
Endişelerinizden kurtulmak istiyorsaniz , yaşamaktan en çok korktuğunuz şeyin bir gün başınıza geleceğini kabul edin.
Fazilet, ruhun güzelliğidir.
Felsefe hayretle başlar.
Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir.
Haksızlığa uğramak, haksızlık yapmaktan iyidir.
Haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır.
İnsan bildiğini öğrenir.
Kadın erkekle bir kez eşit hale getirildi mi, artık ondan üstün olur.
Kainatta tesadüfe tesadüf edilmez.
Kendin pahasına olduktan sonra tüm dünyayı kazansan eline ne geçer?
Kendini bil.
Kendini bulmak istiyorsan, kendin için düşün.
Kimseye hiçbir şey öğretemem, sadece onların düşünmelerini sağlayabilirim.
Ne pahasına olursa olsun, evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz,yok fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz.
Öğrenmek, eskiden bilinmiş bir şeyi yeniden hatırlamaktan başka birşey değildir.
Sadece bir iyi vardır, bilgi; ve sadece bir kötü vardır, cehalet.
Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez.
Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.
Yalnız işsiz olanlar değil, daha iyi işler yapabilecek olanlar da başıboştur.
--------------------------------------------------------------------------------
İdam edilmeden önce karısı Xanthippe
-Suçsuz yere idam ediliyorsun ?
der. Sokrates de
-Ne yani, birde suçlu yere mi idam edilseydim?
diye sorar
--------------------------------------------------------------------------------
Sokrates sormuş
-Kimdir insan, insan nedir?
Agoradaki gönüllü öğrencileri
-Onu bilmeyecek ne var, İki ayaklı, tüysüz bir yaratık
demişler.
Ertesi gün, pazar yerine tüyleri yolunmuş bir horozla gelen Sokrates, canlı hayvanı göstererek sorusunu yinelemiş
-Yani böyle bir şey midir İnsan dediğiniz?
René Descartes
René Descartes (31 Mart 1596-11 Şubat 1650) Fransız matematikçi, bilimadamı ve filozoftur. Batı düşüncesinin son yüzyıllardaki en önemli düşünürlerinden biridir.
Önemli Sözleri;
Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et.
Kesin olan bir şey var. Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek.
Şüphe etmek düşünmektir.
Düşünmekse var olmaktır.
Öyleyse var olduğum şüphesizdir.
Düşünüyorum, o halde varım.
İlk bilgim bu sağlam bilgidir.
Şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgiden çıkarabilirim.
Tanrı'nın bilgisinin mükemmel olması ve onun aldanmaz ve aldatmaz olması inancı, vahyin temelini oluşturur.
Aldatmaz olduğu için de Tanrı'nın bildirdiği doğrudur.
Akıllı olmak da bir şey degil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır.
Düşünüyorum, o halde varım. (Cogito, ergo sum; je pense, donc je suis.)
İyi kitaplar okumak, geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir.
Kesin olan bir şey var. Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek. Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmekse var olmaktır. Öyleyse var olduğum şüphesizdir. Düşünüyorum, o halde varım. İlk bilgim bu sağlam bilgidir. Şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgiden çıkarabilirim.
Bizim çıkış noktamız bireyin subjektivitesidir... Çıkış noktamızdan bakıldığında ‘düşünüyorum öyleyse varım’ gerçeğinden başka bir gerçek olamaz. Herhangi bir gerçekten önce, bir mutlak gerçek olmalıdır. Bu gerçeği kavramak basittir, zira bireyin varlığında mevcuttur.
İlk olarak, açık bir şekilde bilmediğim bir şeyi asla doğru olarak kabul etmem. İkinci olarak, doğru çözüme ulaşmak için incelediğim konuyu mümkün olduğu ölçüde küçük parçalara ayırır, ondan sonra analiz ederim. Üçüncü olarak, küçükten başlayarak büyüğe doğru adım adım ilerleyerek düşüncelerimi netleştirmeye çalışırım. Nihayet, son olarak, her durumun sonucunu ortaya koyar ve genel olarak gözden geçiririm.
Felsefe bir bilimdir ve geometrik yöntemi metafiziğe uygulamak gerekir, felsefeyi kesin bir bilim yapmak için.
Tanrı'nın varlığı, bir hakikati ifade eden geometrik teorilerden daha hakikidir.
Felsefe sözünden "bilgeliği inceleme" anlaşılır. Bilgelikten de yalnız işlerimizde ölçülülük değil, aynı zamanda hayatımızı sürdürebilme, sağlığımızı koruma ve bütün zanaatların icadı için de insanın bilebildiği bütün şeylerin tam bir bilgisi anlaşılır. Bu bilginin böyle olması için de onun ilk nedenlerden çıkarılmış olması gereklidir. Böylece bu bilgiyi edinme yolunu öğrenmek için (-ki asıl felsefe budur) bu ilk nedenleri, yani ilk ilkeleri aramakla işe başlamak gerekir. Bu ilkelerde de iki koşul bulunmaktadır. Birincisi; bu ilkeler o kadar açık ve apaçık olmalıdır ki insan aklı onları dikkatle incelemeye koyulduğunda doğruluklarından şüphe etmesin. İkincisi; geriye kalan başka bütün nesneler var olmadığı hâlde dahi ilkeler bilinebilmeli, fakat buna karşılık, ilkeler var olmayınca başka şeyler bilinmemelidir. Bundan sonra da ilkelere bağlı olan şeylerin bilgisini öyle ilkelerden çıkarmalıdır ki yapılan dedüksiyonların bütün devamınca apaçık olmayan hiçbir şeye rast gelinmesin. (Felsefenin İlkeleri-MEB Yayınları-Çev.: Mehmet Karasan-s.5-6)
Hakikatte ancak ve yalnız Tanrı'dır ki tam olarak bilgedir, yani her şeyin hakikati hakkında tam bilgisi vardır; fakat denilebilir ki insanlar daha önemli hakikatler hakkında az ya da çok bilgi sahibi oldukları ölçüde, az ya da çok bilgelik sahibidirler. Bu noktada bütün bilginlerin hemfikir olamayacağı hiçbir şey bulunmadığını sanıyorum. (Felsefenin İlkeleri-MEB Yayınları-Çev.: Mehmet Karasan-s.5-6)
Benim bilgime güvenin bu bilgiler gerçekliği kanıttır kanıtlamak düşünmeyi gerektirir.
Şüpheyi, asla işlerimizi sevk ve idarede kullanmamalıyız.
Önemli Sözleri;
Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et.
Kesin olan bir şey var. Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek.
Şüphe etmek düşünmektir.
Düşünmekse var olmaktır.
Öyleyse var olduğum şüphesizdir.
Düşünüyorum, o halde varım.
İlk bilgim bu sağlam bilgidir.
Şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgiden çıkarabilirim.
Tanrı'nın bilgisinin mükemmel olması ve onun aldanmaz ve aldatmaz olması inancı, vahyin temelini oluşturur.
Aldatmaz olduğu için de Tanrı'nın bildirdiği doğrudur.
Akıllı olmak da bir şey degil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır.
Düşünüyorum, o halde varım. (Cogito, ergo sum; je pense, donc je suis.)
İyi kitaplar okumak, geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir.
Kesin olan bir şey var. Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek. Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmekse var olmaktır. Öyleyse var olduğum şüphesizdir. Düşünüyorum, o halde varım. İlk bilgim bu sağlam bilgidir. Şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgiden çıkarabilirim.
Bizim çıkış noktamız bireyin subjektivitesidir... Çıkış noktamızdan bakıldığında ‘düşünüyorum öyleyse varım’ gerçeğinden başka bir gerçek olamaz. Herhangi bir gerçekten önce, bir mutlak gerçek olmalıdır. Bu gerçeği kavramak basittir, zira bireyin varlığında mevcuttur.
İlk olarak, açık bir şekilde bilmediğim bir şeyi asla doğru olarak kabul etmem. İkinci olarak, doğru çözüme ulaşmak için incelediğim konuyu mümkün olduğu ölçüde küçük parçalara ayırır, ondan sonra analiz ederim. Üçüncü olarak, küçükten başlayarak büyüğe doğru adım adım ilerleyerek düşüncelerimi netleştirmeye çalışırım. Nihayet, son olarak, her durumun sonucunu ortaya koyar ve genel olarak gözden geçiririm.
Felsefe bir bilimdir ve geometrik yöntemi metafiziğe uygulamak gerekir, felsefeyi kesin bir bilim yapmak için.
Tanrı'nın varlığı, bir hakikati ifade eden geometrik teorilerden daha hakikidir.
Felsefe sözünden "bilgeliği inceleme" anlaşılır. Bilgelikten de yalnız işlerimizde ölçülülük değil, aynı zamanda hayatımızı sürdürebilme, sağlığımızı koruma ve bütün zanaatların icadı için de insanın bilebildiği bütün şeylerin tam bir bilgisi anlaşılır. Bu bilginin böyle olması için de onun ilk nedenlerden çıkarılmış olması gereklidir. Böylece bu bilgiyi edinme yolunu öğrenmek için (-ki asıl felsefe budur) bu ilk nedenleri, yani ilk ilkeleri aramakla işe başlamak gerekir. Bu ilkelerde de iki koşul bulunmaktadır. Birincisi; bu ilkeler o kadar açık ve apaçık olmalıdır ki insan aklı onları dikkatle incelemeye koyulduğunda doğruluklarından şüphe etmesin. İkincisi; geriye kalan başka bütün nesneler var olmadığı hâlde dahi ilkeler bilinebilmeli, fakat buna karşılık, ilkeler var olmayınca başka şeyler bilinmemelidir. Bundan sonra da ilkelere bağlı olan şeylerin bilgisini öyle ilkelerden çıkarmalıdır ki yapılan dedüksiyonların bütün devamınca apaçık olmayan hiçbir şeye rast gelinmesin. (Felsefenin İlkeleri-MEB Yayınları-Çev.: Mehmet Karasan-s.5-6)
Hakikatte ancak ve yalnız Tanrı'dır ki tam olarak bilgedir, yani her şeyin hakikati hakkında tam bilgisi vardır; fakat denilebilir ki insanlar daha önemli hakikatler hakkında az ya da çok bilgi sahibi oldukları ölçüde, az ya da çok bilgelik sahibidirler. Bu noktada bütün bilginlerin hemfikir olamayacağı hiçbir şey bulunmadığını sanıyorum. (Felsefenin İlkeleri-MEB Yayınları-Çev.: Mehmet Karasan-s.5-6)
Benim bilgime güvenin bu bilgiler gerçekliği kanıttır kanıtlamak düşünmeyi gerektirir.
Şüpheyi, asla işlerimizi sevk ve idarede kullanmamalıyız.
Ralph Waldo Emerson
Ralph Waldo Emerson (25 Mayıs 1803 - 27 Nisan 1882) ABD'li düşünür, yazar. Amerikan transandantalizminin en önemli temsilcidir.
Önemli Sözleri;
Halkı öyle bir eğitmeliyiz ki gırtlağımıza sarılmasın.
Birine göre adaletli olan şey, diğerine göre haksızlıktır; birine göre güzel olan, diğerine göre çirkindir; birine göre bilgelik olan, diğerine göre çılgınlıktır.
Aile, kralların bile giremediği bir kaledir.
Yapılırken heyacan duyulmayan işler başarılamaz.
Yolunu kaybetmiş birine yön sorulmaz.
İyi tavırlar, fedakarlıklarla ortaya çıkar.
İyi yapılmış bir işin ödülü, onu yapmış olmaktır.
Ben alıntıları sevmem, bana senin ne bildiğini söyle.
Hepimiz başkalarını kendi yüreğimizde taşıdığımız biçimde görürüz.
Gördüklerim, görmediğimin varlığına inanmaya beni mecbur ediyor.
Davranışlarından utanıp, sıkılma; hayatın tümü bir denemedir.
Hepimiz, değişik derecelerde kaynarız.
Anlaşılmak bir lükstür.
İyi davranışlar küçük fedakarlıklardan oluşur.
Dikkatsizlik, pişmanlığın başlangıcıdır.
Sık ve çok gülmek; zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini, şefkatini kazanmak; dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek; güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki "en iyiyi bulabilmek"; sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı olduğundan biraz daha iyi bırakarak terk etmek; bir tek yaşamın bile sırf siz yaşadınız diye daha rahat soluk almış olduğunu bilmek... İşte "başarmış olmak" budur.
Alkışı sessizce karşılayan alkışı hak etmiş demektir.
Uygarlığın gelişmesinde en büyük görev, kadınların üstündedir...
Eğitimin sırrı, çocuğa saygıyla başlar...
Hiçbir şey büyüklük kadar sade değildir. Çünkü sade olmak birazda büyük olmaktır...
Zengin bir kalp yoksa servet çirkin bir dilencidir
Yüksek bir amaca bağlanın.
Hayatta tek bir kişi bile, siz yaşadığınız için rahat nefes alıyorsa, siz başarılı ve amacınıza ulaşmış bir insansınız.
Bir tek düşmanı olan, her yerde onunla karşılaşır.
Kendinizden başka kimse size barış getiremez.
Önemli Sözleri;
Halkı öyle bir eğitmeliyiz ki gırtlağımıza sarılmasın.
Birine göre adaletli olan şey, diğerine göre haksızlıktır; birine göre güzel olan, diğerine göre çirkindir; birine göre bilgelik olan, diğerine göre çılgınlıktır.
Aile, kralların bile giremediği bir kaledir.
Yapılırken heyacan duyulmayan işler başarılamaz.
Yolunu kaybetmiş birine yön sorulmaz.
İyi tavırlar, fedakarlıklarla ortaya çıkar.
İyi yapılmış bir işin ödülü, onu yapmış olmaktır.
Ben alıntıları sevmem, bana senin ne bildiğini söyle.
Hepimiz başkalarını kendi yüreğimizde taşıdığımız biçimde görürüz.
Gördüklerim, görmediğimin varlığına inanmaya beni mecbur ediyor.
Davranışlarından utanıp, sıkılma; hayatın tümü bir denemedir.
Hepimiz, değişik derecelerde kaynarız.
Anlaşılmak bir lükstür.
İyi davranışlar küçük fedakarlıklardan oluşur.
Dikkatsizlik, pişmanlığın başlangıcıdır.
Sık ve çok gülmek; zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini, şefkatini kazanmak; dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek; güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki "en iyiyi bulabilmek"; sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı olduğundan biraz daha iyi bırakarak terk etmek; bir tek yaşamın bile sırf siz yaşadınız diye daha rahat soluk almış olduğunu bilmek... İşte "başarmış olmak" budur.
Alkışı sessizce karşılayan alkışı hak etmiş demektir.
Uygarlığın gelişmesinde en büyük görev, kadınların üstündedir...
Eğitimin sırrı, çocuğa saygıyla başlar...
Hiçbir şey büyüklük kadar sade değildir. Çünkü sade olmak birazda büyük olmaktır...
Zengin bir kalp yoksa servet çirkin bir dilencidir
Yüksek bir amaca bağlanın.
Hayatta tek bir kişi bile, siz yaşadığınız için rahat nefes alıyorsa, siz başarılı ve amacınıza ulaşmış bir insansınız.
Bir tek düşmanı olan, her yerde onunla karşılaşır.
Kendinizden başka kimse size barış getiremez.
Protagoras
Protagoras (Yunanca: Πρωταγόρας) (d. M.Ö. 481 - ö. M.Ö. 420). Sofistlerin en önemli ve kurucu filozoflarındandır. Leukippos'un öğrencisi olarak yetişmiştir. Atina'da uzun süre yaşamış ve etkinliklerde bulunmuş, dinsizlikle suçlandığından dolayı kaçmak zorunda kalmış ve kaçarken boğulmuştur.
Önemli Sözleri;
İnsanlar bir araya gelip şehirler kurmak, kendilerini güvenlik şemsiyesi altına almak istemişler, ama siyaset sanatına sahip olmadıklarından birbirlerine kötülük edip dağılmışlar. Bunun üzerine tanrı Zeus, şehirlerde kural yerine geçmesi ve insanları dostluk bağlarıyla birbirlerine bağlaması için esası adalet,doğruluk ve utanma olan siyaseti göndermiş ve siyaset sanatı tüm insanlar arasında eşit olarak pay edilmiş.
İnsanın bilebileceği tek şey olan kendisiyle yetinmelidir.
İnsan her şeyin ölçüsüdür.
Her şey herkese nasıl görünüyorsa öyledir.
Rüzgar üşüyen için soğuk üşümeyen için soğuk değildir.
Önemli Sözleri;
İnsanlar bir araya gelip şehirler kurmak, kendilerini güvenlik şemsiyesi altına almak istemişler, ama siyaset sanatına sahip olmadıklarından birbirlerine kötülük edip dağılmışlar. Bunun üzerine tanrı Zeus, şehirlerde kural yerine geçmesi ve insanları dostluk bağlarıyla birbirlerine bağlaması için esası adalet,doğruluk ve utanma olan siyaseti göndermiş ve siyaset sanatı tüm insanlar arasında eşit olarak pay edilmiş.
İnsanın bilebileceği tek şey olan kendisiyle yetinmelidir.
İnsan her şeyin ölçüsüdür.
Her şey herkese nasıl görünüyorsa öyledir.
Rüzgar üşüyen için soğuk üşümeyen için soğuk değildir.
Pierre Leroux
Pierre Leroux (7 Nisan 1798 - 12 Nisan 1871), Fransız filozof ve politik iktisatçı, Paris yakınlarındaki Bercy'de bir zanaatçı çocuğu olarak doğmuştur.
Önemli Sözleri;
İnsanlığın başına ne geldiyse eşitlik olmaması yüzünden geldi.
Önemli Sözleri;
İnsanlığın başına ne geldiyse eşitlik olmaması yüzünden geldi.
Peter Abelard
Ayrılık sevdanın türbesidir.
Bilgelik için tek anahtar devamlı soru sormaktır. Şüphe ederek bir araştırmaya başlarız. Araştırmakla da doğruya ulaşırız. 27 Mayıs 2007
Felsefe inanılanın inanılmaya değer olup olmadığını araştırmaktır.
Bilgelik için tek anahtar devamlı soru sormaktır. Şüphe ederek bir araştırmaya başlarız. Araştırmakla da doğruya ulaşırız. 27 Mayıs 2007
Felsefe inanılanın inanılmaya değer olup olmadığını araştırmaktır.
Novalis
Novalis", (2 Mayıs, 1772 - 25 Mart, 1801) erken Alman romantizmi'nden yazar ve filozof. Gerçek ismi "Georg Philipp Friedrich Freiherr von Hardenberg".
Önemli Sözleri;
Kötülük akılda yer etmiş, inatçı ve ancak mucize ile iyileşebilen bir ruh hastalığıdır.
Düşümüzde düş görmeye başlayınca, uyanma zamanı yakındır.
Kültür sahibi olmak isteyen insanın ulaşacağı ilk hedef tedbirdir.
Önemli Sözleri;
Kötülük akılda yer etmiş, inatçı ve ancak mucize ile iyileşebilen bir ruh hastalığıdır.
Düşümüzde düş görmeye başlayınca, uyanma zamanı yakındır.
Kültür sahibi olmak isteyen insanın ulaşacağı ilk hedef tedbirdir.
Norberto Bobbio
Liberalizmi burjuvazinin gücü olarak anlayınca onu reddetmek kolaydır; devletin gücünü sınırlamak şeklinde anlayınca ise reddetmek güçtür.
Nermi Uygur
Benim yerime başkası düşünsün"diyen, bu olumsuz davranışın tüm sonuçlarına katlanmak zorundadır.
Sevgisizlik mutsuz kılıyor, sevgimizle mutlu değiliz
Zirve dağ değildir.
Sevgisizlik mutsuz kılıyor, sevgimizle mutlu değiliz
Zirve dağ değildir.
Necip Fazıl Kısakürek
Benim idealimdeki rejim olsa, seni astırırdım. Sonra ise mezarını türbe yaptırırdım. (Nazım Hikmet'e)
(Gövdesini komple kapıya doğru çevirerek) Bak şimdi de kapıya döndüm!
(Kendisine 'Üstad bu ne hal, saç sakal karışmış, maymuna dönmüşsün!' diyen birine.)
Abdulhamid`i anlamak herşeyi anlamak olacaktır.
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök.
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal, hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal.
İşte iz, geliniz, toprak post, Allah dost.
Beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan; sen öp seccâdem.
İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya, bir yanda akan benim diğer yanda Sakarya.
Zamanın çarkları sizi yürütüyor, zamanın çarkları beni öğütüyor..
Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.15 Şubat 2007
Salaklık bulaşıcıdır.
Yol onun varlık onun,gerisi hep angarya. Yüz üstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya.
Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.19 Ocak 2006
Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.
Tereddüt edersen bacakların seni taşımaz. Yürüyeceğim de, bas ve yürü!
Çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını yorganını satardın.
Cevabımın şiddetinden susuyorum!
Mâsum, küçücük bir taşın beresi üzerine flaster yapıştırmak ne demek? Haklı, koca bir güllenin yere sereceği leşinin üstünü örtecek kanlı kefenden ne haber?
Dün geçti bugünü düşünüyorum, yarın var mı? Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?
Fikrin olduğu her yerde şiddet, operatörün neşteri gibi bir nimet, olmadığı yerde de kaatilin bıçağı şeklinde bir âfettir.
Fikirde, sanatta, anlayışta, anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşanmaya değer hayatın ölçülerini billûrlaştırma işinde dünyanın en büyük adamı olmak isterdim; nefsim için değil de, sırf O'nun ümmetinden en hakîr ferde düşen liyakat payını ve üstünlük derecesini göstermek için...
Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
Ölüm güzel bir şey, budur perde arkasından haber, güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber!
Rahminde cemiyetin ben doğum sancısıyım, mukaddes emanetin dönmez davacısıyım !
Sizde olan tükenir onda olan sonsuz, Feza sizin olsa ne yapacaksınız Onsuz.
Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var; Oh ne guzel, bayramda tahta ata binmek var!..
Felsefe; çürük cevizlerle dolu bir denizde sağlam cevizi aramaktır.
Anladım işi sanat Allah'ı aramakmış,Hakikat bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış.
Gaye tek, ölmemek.
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su: Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu
Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta?
Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?
Bir kız öğrenciyi, başını örttüğü için tahsil hakkından mahrum etmek, İstiklal savaşı başlarında ve Maraş'ta, düşmanlar tarafından başörtüsü çıkarılıp düşürüldüğü için başlayan milli şahlanışın ruhuna tükürmektir.
Zaman ancak armutları olgunlaştırır
Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul...
bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa yaşasın kefenimin kefili karaborsa...
Demokrasi, kendini çölde hayal edenlerin serabıdır. Yaşanmaya değer hayatı bul ve ölümsüzlüğe geç!
Yarın elbet bizim,elbet bizimdir
Gün doğmuş,gün batmış,ebed bizimdir.!
İdrâkin aczini idrâk, idrâkin ta kendisidir.
Ağlayabilseydiniz, Anlayabilirdiniz..
Arı bal yapar, fakat balı izah edemez. Ağaçtan düşen elma da arz cazibesi kanunundan habersizdir.
Kendi kendimizin altında kalmamalıyız ki cemiyetin üstüne çıkalım.
İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, fikir öfkesidir.
Ey müslüman, sana düşen nimet sadece çile... Uyumamak ve düşünmeye memur olmak... Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın!
İnanmaz
Ticaretin tüm ziyan!" diye bir ses rüyada;
Mezarına birlikte girecek şeyi kazan!
Seni gözleyen eşya, bitpazarı dünyada,
Patiska kefen, çürük teneşir, isli kazan.
Minarede "ölü var!" diye bir acı salâ...
Er kişi niyetine saf saf namaz.. Ne alâ!
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ!
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan...
1973
(Gövdesini komple kapıya doğru çevirerek) Bak şimdi de kapıya döndüm!
(Kendisine 'Üstad bu ne hal, saç sakal karışmış, maymuna dönmüşsün!' diyen birine.)
Abdulhamid`i anlamak herşeyi anlamak olacaktır.
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök.
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal, hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal.
İşte iz, geliniz, toprak post, Allah dost.
Beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan; sen öp seccâdem.
İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya, bir yanda akan benim diğer yanda Sakarya.
Zamanın çarkları sizi yürütüyor, zamanın çarkları beni öğütüyor..
Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.15 Şubat 2007
Salaklık bulaşıcıdır.
Yol onun varlık onun,gerisi hep angarya. Yüz üstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya.
Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.19 Ocak 2006
Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.
Tereddüt edersen bacakların seni taşımaz. Yürüyeceğim de, bas ve yürü!
Çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını yorganını satardın.
Cevabımın şiddetinden susuyorum!
Mâsum, küçücük bir taşın beresi üzerine flaster yapıştırmak ne demek? Haklı, koca bir güllenin yere sereceği leşinin üstünü örtecek kanlı kefenden ne haber?
Dün geçti bugünü düşünüyorum, yarın var mı? Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?
Fikrin olduğu her yerde şiddet, operatörün neşteri gibi bir nimet, olmadığı yerde de kaatilin bıçağı şeklinde bir âfettir.
Fikirde, sanatta, anlayışta, anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşanmaya değer hayatın ölçülerini billûrlaştırma işinde dünyanın en büyük adamı olmak isterdim; nefsim için değil de, sırf O'nun ümmetinden en hakîr ferde düşen liyakat payını ve üstünlük derecesini göstermek için...
Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
Ölüm güzel bir şey, budur perde arkasından haber, güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber!
Rahminde cemiyetin ben doğum sancısıyım, mukaddes emanetin dönmez davacısıyım !
Sizde olan tükenir onda olan sonsuz, Feza sizin olsa ne yapacaksınız Onsuz.
Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var; Oh ne guzel, bayramda tahta ata binmek var!..
Felsefe; çürük cevizlerle dolu bir denizde sağlam cevizi aramaktır.
Anladım işi sanat Allah'ı aramakmış,Hakikat bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış.
Gaye tek, ölmemek.
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su: Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu
Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta?
Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?
Bir kız öğrenciyi, başını örttüğü için tahsil hakkından mahrum etmek, İstiklal savaşı başlarında ve Maraş'ta, düşmanlar tarafından başörtüsü çıkarılıp düşürüldüğü için başlayan milli şahlanışın ruhuna tükürmektir.
Zaman ancak armutları olgunlaştırır
Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul...
bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa yaşasın kefenimin kefili karaborsa...
Demokrasi, kendini çölde hayal edenlerin serabıdır. Yaşanmaya değer hayatı bul ve ölümsüzlüğe geç!
Yarın elbet bizim,elbet bizimdir
Gün doğmuş,gün batmış,ebed bizimdir.!
İdrâkin aczini idrâk, idrâkin ta kendisidir.
Ağlayabilseydiniz, Anlayabilirdiniz..
Arı bal yapar, fakat balı izah edemez. Ağaçtan düşen elma da arz cazibesi kanunundan habersizdir.
Kendi kendimizin altında kalmamalıyız ki cemiyetin üstüne çıkalım.
İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, fikir öfkesidir.
Ey müslüman, sana düşen nimet sadece çile... Uyumamak ve düşünmeye memur olmak... Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın!
İnanmaz
Ticaretin tüm ziyan!" diye bir ses rüyada;
Mezarına birlikte girecek şeyi kazan!
Seni gözleyen eşya, bitpazarı dünyada,
Patiska kefen, çürük teneşir, isli kazan.
Minarede "ölü var!" diye bir acı salâ...
Er kişi niyetine saf saf namaz.. Ne alâ!
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ!
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan...
1973
Montesquieu
Charles-Louis de Secondat, Baron de La Brède et de Montesquieu (18 Ocak 1689 – 10 Şubat 1755), daha çok bilinen adıyla Montesquieu, bir Fransız politik düşünürüdür.
Önemli Sözleri;
Eğer ülkeme yararlı olacak, diğer ülkeleri mahvedecek bir şey biliyorsam Prens’ime önermem; çünkü ben önce bir insanım, sonra bir Fransız’ım. Ben zorunlu olarak insan doğdum ve tesadüfen Fransız oldum.
Başarılı olmak için çaba gösterirsen şans seninledir. Tembeller için şans diye bir şey yoktur.
Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yönelmiş bir tehdittir.
Bir rejim, halkın adalete inanmaz bir hale geldiği noktaya gelince o rejim mahkum olmuştur.Günün sözü 27 Mart 2008
Eskiden, bir ülkeye karşı savaşmak için asker aranırdı. Bugün, askerleri savaştırmak için ülke aranıyor.
İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur.
Önemli Sözleri;
Eğer ülkeme yararlı olacak, diğer ülkeleri mahvedecek bir şey biliyorsam Prens’ime önermem; çünkü ben önce bir insanım, sonra bir Fransız’ım. Ben zorunlu olarak insan doğdum ve tesadüfen Fransız oldum.
Başarılı olmak için çaba gösterirsen şans seninledir. Tembeller için şans diye bir şey yoktur.
Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yönelmiş bir tehdittir.
Bir rejim, halkın adalete inanmaz bir hale geldiği noktaya gelince o rejim mahkum olmuştur.Günün sözü 27 Mart 2008
Eskiden, bir ülkeye karşı savaşmak için asker aranırdı. Bugün, askerleri savaştırmak için ülke aranıyor.
İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur.
Michel Foucault
Fransız filozof Michel Foucault ("Mişel Fuko" olarak okunur), 15 Ekim 1926’da Poitiers’de doğdu. Babası, oğlunun kendi kariyerini takip etmesini isteyen bir cerrahtı. Foucault, Saint-Stanislas Okulunu bitirdikten sonra, saygın bir okul olan Paris’teki 4. Henry Lisesi’ne girdi. 1946’da, daha önce sınavlarında başarısız olduğu École Normale Supérieure’e kabul edilen dördüncü öğrenciydi. Okul yıllarında eşcinselliğini keşfetti. Maurice Merleau-Ponty ile felsefe çalıştı. 1948’de felsefe diplomasını, 1950’de psikoloji diplomasını aldı ve 1952’de psikopatoloji diplomasıyla ödüllendirildi.
Önemli Sözleri;
Tımarhane ve hapishane, iktidarların sopası olmuştur tarihte.
Önemli Sözleri;
Tımarhane ve hapishane, iktidarların sopası olmuştur tarihte.
Mary Wollstonecraft
Mary Wollstonecraft (d. 27 Nisan 1759, İngiltere - ö. 1797) İngiliz yazar.
Önemli Sözleri;
Yeteneklerin en fazla geliştiği zaman, insanın bütün bir dünyayı karşısına aldığı zamandır.
Hiç kimse kötüyü kötü olduğu için seçmez, iyiyi, mutluluğu ararken düşer bu yanlışa.
Önemli Sözleri;
Yeteneklerin en fazla geliştiği zaman, insanın bütün bir dünyayı karşısına aldığı zamandır.
Hiç kimse kötüyü kötü olduğu için seçmez, iyiyi, mutluluğu ararken düşer bu yanlışa.
Martin Heidegger
Heidegger'in felsefi çalışmalarında hocası Edmund Husserl'in ve fenomenoloji felsefesinin etkileri açıkca görülür. Buna bağlı olarak felsefe-dışı sayılan pek çok kavramı felsefeye taşıdı ve varoluşçu felsefecilerde (örneğin Kierkegaard'ın korku, umutsuzluk, kaygı vb. kavramlarla yaptığı gibi) görülen tarzda analizlere yöneldi ve bunları derinleştirdi.Kaygı, sıkıntı, merak, ölüm, korku gibi terimleri felsefe düzlemine taşıdı. Fenomenolojiyi Varlık sorunu bağlamında yeniden yorumladı ve kullandı. Heidegger'in Husserl etkisi ile kendine özgü bir varoluşçu felsefe oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz.
Heidegger'ın varoluşçu düşüncesine göre, insan bu dünyaya öylece bırakılmıştır. Bu bırakılmışlık fikri birkaç yönden varoluşçu felsefenin temel argümanlarını sürdürür ve derinleştirir. Varoluşa bırakılmışlığı ile insan kendi varlık'ını oluşturma özgürlüğüne zorunlu olarak bırakılmıştir aslında. Ama başlangıçta, bırakılışın kendisi bir özgürlük yokluğudur -sondaki ölümün kaçınılamazlığı gibi.
İnsan, varoluşun ortasına öylece, orada-bir-varlık-olarak ( Dasein ) atılmıştır. Bu bir tercih ya da seçimin sonucu değildir. Ve insan, bu bırakılmışlık içinde tercihler ve seçimleriyle kendi yaşamını ileriye dogru kurar. Burada zorunlu bir özgürlük deneyimi sözkonusudur. İnsan kendi varlığını gerçekleştirmek üzere sürekli seçimler ve tercihler yapmak durumundadır, yani özgürlüğünü gerçekleştirmek zorundadır. Ölüme kadar. Heidegger'in felsefesinde ölüm fikri, bu bakımdan önemli bir yer tutar. İnsan, bırakılmışlığında ölüme yazgılıdır ve varoluşunu buna göre gerçekleştirmelidir.
Heidegger ayrıca, genel anlamda söylenecek olursa, teknik'in gelişimiyle birlikte şekillenen dünyanın eleştirisini yapmaya yönelmiştir ve modern dünyada buna karşı düsüncenin görevlerini belirlemeye calışmıştır. " Varlık sorusu ", onun tüm felsefi çalışmalarinin özü ve özetidir. Bu çalışma varlık'ın unutulmusluğuna yapılan bir itirazla başlar ve devam eder. Kant, Hegel ve Husserl'den etkilendiğini belirtmenin yanı sıra, Nietzsche ile girdiği eleştirel ilişkinin de belirtilmesi gerekir. Heidegger, yapısalcılığa benzer ama başka bağlamlarda Dil konusunu felsefeye temel bir kategori olarak sokmuştur. Onun bütün felsefi kategorileri dil dolayımıyla işlerlik kazanır.
"Dil Varlık'ın evidir", der Heidegger.
Sartre ve Camus başta olmak üzere varoluşçu felsefeciler ve ayrıca yapısalcılık ve varlık felsefesi gibi diğer felsefe akımları da çalışmalarında onunla açık ya da örtük diyalog halinde olmuşlardır. Daha sonra çalışmaları, özellikle dil dolayımlı analizleri ve felsefenin metafizik olarak eleştirisi mantığı, postmodern felsefenin gelişiminde önemli köşe taşları olacaktır.
Önemli Sözleri;
Her soru bir arayıştır.
Niye varolan da, hiçlik değil? Soru(n) bu!
Dil varolmanın evidir.
Heidegger'ın varoluşçu düşüncesine göre, insan bu dünyaya öylece bırakılmıştır. Bu bırakılmışlık fikri birkaç yönden varoluşçu felsefenin temel argümanlarını sürdürür ve derinleştirir. Varoluşa bırakılmışlığı ile insan kendi varlık'ını oluşturma özgürlüğüne zorunlu olarak bırakılmıştir aslında. Ama başlangıçta, bırakılışın kendisi bir özgürlük yokluğudur -sondaki ölümün kaçınılamazlığı gibi.
İnsan, varoluşun ortasına öylece, orada-bir-varlık-olarak ( Dasein ) atılmıştır. Bu bir tercih ya da seçimin sonucu değildir. Ve insan, bu bırakılmışlık içinde tercihler ve seçimleriyle kendi yaşamını ileriye dogru kurar. Burada zorunlu bir özgürlük deneyimi sözkonusudur. İnsan kendi varlığını gerçekleştirmek üzere sürekli seçimler ve tercihler yapmak durumundadır, yani özgürlüğünü gerçekleştirmek zorundadır. Ölüme kadar. Heidegger'in felsefesinde ölüm fikri, bu bakımdan önemli bir yer tutar. İnsan, bırakılmışlığında ölüme yazgılıdır ve varoluşunu buna göre gerçekleştirmelidir.
Heidegger ayrıca, genel anlamda söylenecek olursa, teknik'in gelişimiyle birlikte şekillenen dünyanın eleştirisini yapmaya yönelmiştir ve modern dünyada buna karşı düsüncenin görevlerini belirlemeye calışmıştır. " Varlık sorusu ", onun tüm felsefi çalışmalarinin özü ve özetidir. Bu çalışma varlık'ın unutulmusluğuna yapılan bir itirazla başlar ve devam eder. Kant, Hegel ve Husserl'den etkilendiğini belirtmenin yanı sıra, Nietzsche ile girdiği eleştirel ilişkinin de belirtilmesi gerekir. Heidegger, yapısalcılığa benzer ama başka bağlamlarda Dil konusunu felsefeye temel bir kategori olarak sokmuştur. Onun bütün felsefi kategorileri dil dolayımıyla işlerlik kazanır.
"Dil Varlık'ın evidir", der Heidegger.
Sartre ve Camus başta olmak üzere varoluşçu felsefeciler ve ayrıca yapısalcılık ve varlık felsefesi gibi diğer felsefe akımları da çalışmalarında onunla açık ya da örtük diyalog halinde olmuşlardır. Daha sonra çalışmaları, özellikle dil dolayımlı analizleri ve felsefenin metafizik olarak eleştirisi mantığı, postmodern felsefenin gelişiminde önemli köşe taşları olacaktır.
Önemli Sözleri;
Her soru bir arayıştır.
Niye varolan da, hiçlik değil? Soru(n) bu!
Dil varolmanın evidir.
Marquis de Condorcet
Marquis de Condorcet, Aydınlanmanın 1743-1794 yılları arasında yaşamış olan ünlü düşünürü. İnsanın yetkinleşebileceğine ve insanlığın sonsuzca ilerleyebileceğine inanan Condorcet, ilerlemeye duyduğu bu inancı, İnsan Zekasının İlerlemeleri Üzerine Tarihi bir Tablo Taslağı adlı eserinde dile getirmiştir.
Önemli Sözleri;
Aklı ve gerçekleri kullanan bir insan mükemmele erişecektir. Doğa insanın akıl gücüne bir sınırlama getirmemiştir.
Önemli Sözleri;
Aklı ve gerçekleri kullanan bir insan mükemmele erişecektir. Doğa insanın akıl gücüne bir sınırlama getirmemiştir.
Ludwig Wittgenstein
Ludwig Josef Johann Wittgenstein, (d. 26 Nisan 1889 – ö. 29 Nisan 1951). Avusturya doğumlu filozof, matematikçi.
Önemli Sözleri;
Ancak kendinde devrim yapabilen devrimci olabilir.
Ad vermek, bir şeye etiket iliştirmekten farksızdır.
Başkalarının derinlikleriyle oynama.
Başkalarına, senin için ifade ettiğinden daha fazla bir sey ifade edemez. Sana neye mal olmuşsa, onlar da o kadar ödeyecekler.
Ben her nesneyle nesnel olarak karşılaşır, ama ben'le karşılaşmaz.
Bir sözcüğün anlamı, onun dil içindeki kullanımıdır.
Bir insan kilitli olmayan, ama içeriye doğru açılan bir kapıyı boyuna itiyor, çekmek aklına gelmiyorsa, odada hapistir4 Kasım 2007
Dil dünyayı resmeder.
Dünya, nesnelerin değil olguların toplamıdır.
Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır.
Demokrasi insanları sayar, halbuki onları tartmak gerekir.
Dünyadaki başka insanların bana dünya hakkında söyledikleri, benim dünya deneyimimin çok küçük ve önemsiz bir kısmıdır.
Eğer bir aslan konuşabilseydi, onu anlayamazdık.
Eğer doğruyu söylemek işimize yaramıyorsa neden doğruyu söyleyelim ki?
Felsefenin amacı nedir? Şişeye düşen sineğe çıkış yolunu göstermektir.
Felsefenin amacı felsefeyi yok etmektir.
Felsefede ben'den, psikolojik olmayan anlamda söz edilebilecek ve edilmesi gereken bir yol vardır.
Hakkında konuşamayacağımız şeylerde sessiz kalmamız gerekir.
Kolum yukarı kalkar olgusunu kolumu yukarı kaldırırım olgusundan çıkarırsak geriye ne kalır? İnsan kalır.
Mantığın tüm önermeleri totolojinin genellemeleridir ve totolojinin tüm genellemeleri mantığın önermeleridir, bunlardan başka mantıksal önerme yoktur.
Neden buradayız bilmiyorum, ama eğlenmemiz için olmadığı kesin.
Şişenin içinden dışarı çıkmak isteyen ama sürekli cama toslayarak, sersemleyen sineğe:
...dışarısını görebilirsin...bunu anlıyorum, ama asla dışarı çıkamazsın! ..sen cama toslamaya mahkumsun!
Tarihin benimle ne işi var? benimki ilk ve tek dünya.
Önemli Sözleri;
Ancak kendinde devrim yapabilen devrimci olabilir.
Ad vermek, bir şeye etiket iliştirmekten farksızdır.
Başkalarının derinlikleriyle oynama.
Başkalarına, senin için ifade ettiğinden daha fazla bir sey ifade edemez. Sana neye mal olmuşsa, onlar da o kadar ödeyecekler.
Ben her nesneyle nesnel olarak karşılaşır, ama ben'le karşılaşmaz.
Bir sözcüğün anlamı, onun dil içindeki kullanımıdır.
Bir insan kilitli olmayan, ama içeriye doğru açılan bir kapıyı boyuna itiyor, çekmek aklına gelmiyorsa, odada hapistir4 Kasım 2007
Dil dünyayı resmeder.
Dünya, nesnelerin değil olguların toplamıdır.
Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır.
Demokrasi insanları sayar, halbuki onları tartmak gerekir.
Dünyadaki başka insanların bana dünya hakkında söyledikleri, benim dünya deneyimimin çok küçük ve önemsiz bir kısmıdır.
Eğer bir aslan konuşabilseydi, onu anlayamazdık.
Eğer doğruyu söylemek işimize yaramıyorsa neden doğruyu söyleyelim ki?
Felsefenin amacı nedir? Şişeye düşen sineğe çıkış yolunu göstermektir.
Felsefenin amacı felsefeyi yok etmektir.
Felsefede ben'den, psikolojik olmayan anlamda söz edilebilecek ve edilmesi gereken bir yol vardır.
Hakkında konuşamayacağımız şeylerde sessiz kalmamız gerekir.
Kolum yukarı kalkar olgusunu kolumu yukarı kaldırırım olgusundan çıkarırsak geriye ne kalır? İnsan kalır.
Mantığın tüm önermeleri totolojinin genellemeleridir ve totolojinin tüm genellemeleri mantığın önermeleridir, bunlardan başka mantıksal önerme yoktur.
Neden buradayız bilmiyorum, ama eğlenmemiz için olmadığı kesin.
Şişenin içinden dışarı çıkmak isteyen ama sürekli cama toslayarak, sersemleyen sineğe:
...dışarısını görebilirsin...bunu anlıyorum, ama asla dışarı çıkamazsın! ..sen cama toslamaya mahkumsun!
Tarihin benimle ne işi var? benimki ilk ve tek dünya.
Ludwig Andreas Feuerbach
Ludwig Andreas Feuerbach, (1804 - 1872) Alman filozof ve ahlakçı. Marx üzerindeki etkisi ve humanist ilahiyat görüşleri ile ünlenmiştir.
19. yüzyıl Alman materyalizminin ilk düşünürü olan Feuerbach'ın temel eseri Hıristiyanlığın Özü'dür. Felsefesi ya da karşı felsefesi, bir hümanizm ve doğalcılık şeklinde gelişen, dine ilişkin eleştirisi, insanlıkla ilgili doğruların bilinçsizce yansıtılmasını ifade eden Feuerbach, felsefeye önce Hegel'in nesnel idealizmini benimseyerek başlamış, fakat daha sonra tinselcilik-maddecilik karşıtlığında, maddeciliğin tarafında olmuştur.
Önemli Sözleri;
Dogma, apaçık ki, düşünme yasağından başka bir şey değildir.
Ne kadar çok iyi kitapla tanışırsan, birlikte olmaktan zevk aldığın kişilerin sayısı o kadar azalacaktır.
Hiç birşey olmamak ve hiç birşeyi sevmemek, aynı şeylerdir.
İnsan dinin başlangıcı, insan dinin ortası ve insan dinin sonudur.
İncilde yazdığı gibi, tanrı insanı tasarlayıp yaratmadı. "Hristiyanlığın esasları"nda gösterdiğim gibi, insan tanrıyı tasarlayıp yaratmıştır.
En yüce ve en deri sevgi, anne sevgisidir.
Yetkin insanda düşüncenin gücü, iradenin gücü ve kalbin gücü olmalıdır.
19. yüzyıl Alman materyalizminin ilk düşünürü olan Feuerbach'ın temel eseri Hıristiyanlığın Özü'dür. Felsefesi ya da karşı felsefesi, bir hümanizm ve doğalcılık şeklinde gelişen, dine ilişkin eleştirisi, insanlıkla ilgili doğruların bilinçsizce yansıtılmasını ifade eden Feuerbach, felsefeye önce Hegel'in nesnel idealizmini benimseyerek başlamış, fakat daha sonra tinselcilik-maddecilik karşıtlığında, maddeciliğin tarafında olmuştur.
Önemli Sözleri;
Dogma, apaçık ki, düşünme yasağından başka bir şey değildir.
Ne kadar çok iyi kitapla tanışırsan, birlikte olmaktan zevk aldığın kişilerin sayısı o kadar azalacaktır.
Hiç birşey olmamak ve hiç birşeyi sevmemek, aynı şeylerdir.
İnsan dinin başlangıcı, insan dinin ortası ve insan dinin sonudur.
İncilde yazdığı gibi, tanrı insanı tasarlayıp yaratmadı. "Hristiyanlığın esasları"nda gösterdiğim gibi, insan tanrıyı tasarlayıp yaratmıştır.
En yüce ve en deri sevgi, anne sevgisidir.
Yetkin insanda düşüncenin gücü, iradenin gücü ve kalbin gücü olmalıdır.
Lucretius
Lukretius, (Titus Lucretius Carus) M.Ö. 99 - M.Ö. 55 yılları arasında yaşamış, yazılarını bitiremeden çıldırmış, kendi eliyle canına kıymış Roma dönemi şair ve filozof.
Eksik kalan yazılarını ölümünden bir süre sonra Cicero sona erdirmiş, derleyip düzenlemişti. Michel de Montaigne adlı yazarın denemelerinde de, bu ünlü şairin sözlerine rastlayabilirsiniz.
Altı kitaptan oluşan Doğa Üzerine adlı eseri yazmış olan Lukretius,
1. hiçten hiçbir şeyin çıkmayacağı ve
2. hiçbir şeyin ortadan kaldırılamayacağı
ilkeleriyle birlikte, maddi cismin ve boşluğun varolduğunu öne sürmüştür. Lukretius, daha sonra cismi de, bileşik ve basit diye, ikiye ayırmıştır. Bunlardan bileşik cisimler nesnelere, şeylere karşılık gelirler; buna karşın, basit cisimler atomlardır. Atomun varoluşunu öne sürdüğü için, maddenin sonsuzca bölünebilirliğine karşı çıkan Lukretius, bir yandan da atomların şekil ve ağırlıkları olduğunu, fakat renk, ses, koku ve tat gibi ikincil niteliklere sahip olmadığını iddia etmiştir.
Önemli Sözleri;
Her şey değişir ve hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Doğa herşeyi değiştirir ve herşeyin şeklini değiştirmeye zorlar.
Bazı şeyler değiştiğinde ve uygun sınırlarını aştığında, bu aynı zamanda o değişimin ölümü olur.
Değişmek, dağılmak; yok olmaktır.Parçalar oynar yerinden, bozulur düzenler...
Ben varken ölüm yok , ölüm varken ben yokum , o halde korkacak ne var?
Çocukların kör karanlıktan korktuğu gibi bizde aydınlıktan korkarız, çocukların karanlıktan dehşetle beklediklerinden daha korkunç olmayan şeylerden
Hayat bir işinize yaramadıysa, boşu boşuna geçtiyse, onu yitirmekten ne korkuyorsunuz? Daha yaşayıp da ne yapacaksınız?
Mademki ölümün ününe geçilemez, ne zaman gelirse gelsin.
Eksik kalan yazılarını ölümünden bir süre sonra Cicero sona erdirmiş, derleyip düzenlemişti. Michel de Montaigne adlı yazarın denemelerinde de, bu ünlü şairin sözlerine rastlayabilirsiniz.
Altı kitaptan oluşan Doğa Üzerine adlı eseri yazmış olan Lukretius,
1. hiçten hiçbir şeyin çıkmayacağı ve
2. hiçbir şeyin ortadan kaldırılamayacağı
ilkeleriyle birlikte, maddi cismin ve boşluğun varolduğunu öne sürmüştür. Lukretius, daha sonra cismi de, bileşik ve basit diye, ikiye ayırmıştır. Bunlardan bileşik cisimler nesnelere, şeylere karşılık gelirler; buna karşın, basit cisimler atomlardır. Atomun varoluşunu öne sürdüğü için, maddenin sonsuzca bölünebilirliğine karşı çıkan Lukretius, bir yandan da atomların şekil ve ağırlıkları olduğunu, fakat renk, ses, koku ve tat gibi ikincil niteliklere sahip olmadığını iddia etmiştir.
Önemli Sözleri;
Her şey değişir ve hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Doğa herşeyi değiştirir ve herşeyin şeklini değiştirmeye zorlar.
Bazı şeyler değiştiğinde ve uygun sınırlarını aştığında, bu aynı zamanda o değişimin ölümü olur.
Değişmek, dağılmak; yok olmaktır.Parçalar oynar yerinden, bozulur düzenler...
Ben varken ölüm yok , ölüm varken ben yokum , o halde korkacak ne var?
Çocukların kör karanlıktan korktuğu gibi bizde aydınlıktan korkarız, çocukların karanlıktan dehşetle beklediklerinden daha korkunç olmayan şeylerden
Hayat bir işinize yaramadıysa, boşu boşuna geçtiyse, onu yitirmekten ne korkuyorsunuz? Daha yaşayıp da ne yapacaksınız?
Mademki ölümün ününe geçilemez, ne zaman gelirse gelsin.
Lucius Annaeus Seneca
Lucius Annaeus Seneca (d. Cordoba, İspanya İ.Ö 4 - ö. Roma, İ.S 65) Romalı düşünür, devlet adamı, oyun yazarı.
Önemli Sözleri;
Hayat da bir masal gibidir, ne kadar uzun olduğu değil nasıl yaşandığı önemlidir. 22 Haziran 2007
Sen benim kütüğümü yuvarla, ben de seninkini...
Önemli olan kantite değil, kalitedir.
Bir insan hangi limana ulaşmak istediğini biliyorsa onun için her rüzgar uygundur.
Uzun yaşamak için değil, doğru yaşamak için çabalamalıyız.
Başlayan her şey biter.
Mutlu yaşam, tutku ve korku üzerinde mantığın ve düşüncenin elde ettiği bir zaferdir.
Zor olduğundan cesaret edemiyor değiliz, tersine cesaret edemediğimiz için zordur.
Çoğu zaman düzenli olan şey niteliktir, nicelik değil.
İnsan, mantıklı düşünen bir hayvandır.
Sen, bir adam kendisi övüldüğü zaman, bunu nasıl karşıladığına dikkat edebilirsen, her adamın karakterini keşfedebilirsin.
Bütün sanat doğanın bir taklididir.
Büyüklük tepelerine giden yollar inişli, çıkışlıdır.
Hiçbir şey bilmemektense, lüzumsuz şeyleri bilmek bile faydalıdır.
Zaman hakikatleri bulur.
Büyük bir servet, büyük bir köleliktir.
İyi işleyen bir dimağ, bir imparatorluğa sahip demektir.
İnsanlar arasında Tanrın seni görüyormuş gibi yaşa. Tanrıya dua ederken de insanlar seni dinliyormuş gibi dua et.
Biz fani yaratıklar, ne kadar çılgınız.
Açıkça gösterilen nefret, öç alma duygusunu yok eder.
Çok az şeye sahip olan insan değil, asıl çok şeyin özlemini çeken insan fakirdir.
Kimi insanlar yaşamda hiçbir amaca sahip olmadan yaşarlar. Bu gibi insanlar, bir nehir üzerinde akıl giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmez; ancak suyun akışına kapılarak akar giderler.
Hepimiz yaşamın kısalığından söz ederiz de, boş geçen zamanlarımızı nasıl kullanacağımızı bilemeyiz!
Gençliğinde bilgi ağacını dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz.
Hafif acılar konuşabilir ama, derin acılar dilsizdir.
Ey hayat seni bu kadar önemli tutulman ölüm sayesindedir.
Acısız geçen gün yoktur.
Bir yanı dinlemeden karar veren doğru karar vermiş olsa bile adaletsizlik etmiş sayılır.
Kader vermediğini geri alamaz.
Hayat bir öyküye benzer, önemli olan yanı eserin uzun olması değil, iyi olmasıdır.
Bir bilge en kötüyü bile gülerek karşılamalıydı.
Öğüdün yolu uzun, örneğin yolu kısa ve etkilidir.
Bilen birine öğüt vermek gereksizdir bilmeyen birine ise yetersizdir.
Yaşam bir masal gibidir, ne kadar uzun olduğu değil ne kadar iyi olduğu önemlidir.
Kitapsız yaşamak,kör sağır,dilsiz yaşamaktır.
Ömrünü seyahatle geçirenler bir çok otelci bulur,ama dostluk kuramaz.
Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır.
En kudretli insan,kendisine hakim olandır.
Soysuz güzellik kokusuz menekşe gibidir.
Cüce, dağa da çıksa cüce, dev, kuyuya da girse devdir.
Küçük köpekler yabancılara nasıl havlarsa, topluluklar da büyük adamlara öyle havlar.
Tanrı soylu ruhları sert biçimde sınıyorsa, bunda şaşılacak ne var? Erdemin kanıtı asla kolay değildir. Talih bizi kamçılar ve vurarak ezer, dayanalım! Bu vahşet değil, bir mücadeledir; bu mücadeleyle ne kadar sık karşılaşırsak o kadar cesur oluruz.
Önemli Sözleri;
Hayat da bir masal gibidir, ne kadar uzun olduğu değil nasıl yaşandığı önemlidir. 22 Haziran 2007
Sen benim kütüğümü yuvarla, ben de seninkini...
Önemli olan kantite değil, kalitedir.
Bir insan hangi limana ulaşmak istediğini biliyorsa onun için her rüzgar uygundur.
Uzun yaşamak için değil, doğru yaşamak için çabalamalıyız.
Başlayan her şey biter.
Mutlu yaşam, tutku ve korku üzerinde mantığın ve düşüncenin elde ettiği bir zaferdir.
Zor olduğundan cesaret edemiyor değiliz, tersine cesaret edemediğimiz için zordur.
Çoğu zaman düzenli olan şey niteliktir, nicelik değil.
İnsan, mantıklı düşünen bir hayvandır.
Sen, bir adam kendisi övüldüğü zaman, bunu nasıl karşıladığına dikkat edebilirsen, her adamın karakterini keşfedebilirsin.
Bütün sanat doğanın bir taklididir.
Büyüklük tepelerine giden yollar inişli, çıkışlıdır.
Hiçbir şey bilmemektense, lüzumsuz şeyleri bilmek bile faydalıdır.
Zaman hakikatleri bulur.
Büyük bir servet, büyük bir köleliktir.
İyi işleyen bir dimağ, bir imparatorluğa sahip demektir.
İnsanlar arasında Tanrın seni görüyormuş gibi yaşa. Tanrıya dua ederken de insanlar seni dinliyormuş gibi dua et.
Biz fani yaratıklar, ne kadar çılgınız.
Açıkça gösterilen nefret, öç alma duygusunu yok eder.
Çok az şeye sahip olan insan değil, asıl çok şeyin özlemini çeken insan fakirdir.
Kimi insanlar yaşamda hiçbir amaca sahip olmadan yaşarlar. Bu gibi insanlar, bir nehir üzerinde akıl giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmez; ancak suyun akışına kapılarak akar giderler.
Hepimiz yaşamın kısalığından söz ederiz de, boş geçen zamanlarımızı nasıl kullanacağımızı bilemeyiz!
Gençliğinde bilgi ağacını dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz.
Hafif acılar konuşabilir ama, derin acılar dilsizdir.
Ey hayat seni bu kadar önemli tutulman ölüm sayesindedir.
Acısız geçen gün yoktur.
Bir yanı dinlemeden karar veren doğru karar vermiş olsa bile adaletsizlik etmiş sayılır.
Kader vermediğini geri alamaz.
Hayat bir öyküye benzer, önemli olan yanı eserin uzun olması değil, iyi olmasıdır.
Bir bilge en kötüyü bile gülerek karşılamalıydı.
Öğüdün yolu uzun, örneğin yolu kısa ve etkilidir.
Bilen birine öğüt vermek gereksizdir bilmeyen birine ise yetersizdir.
Yaşam bir masal gibidir, ne kadar uzun olduğu değil ne kadar iyi olduğu önemlidir.
Kitapsız yaşamak,kör sağır,dilsiz yaşamaktır.
Ömrünü seyahatle geçirenler bir çok otelci bulur,ama dostluk kuramaz.
Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır.
En kudretli insan,kendisine hakim olandır.
Soysuz güzellik kokusuz menekşe gibidir.
Cüce, dağa da çıksa cüce, dev, kuyuya da girse devdir.
Küçük köpekler yabancılara nasıl havlarsa, topluluklar da büyük adamlara öyle havlar.
Tanrı soylu ruhları sert biçimde sınıyorsa, bunda şaşılacak ne var? Erdemin kanıtı asla kolay değildir. Talih bizi kamçılar ve vurarak ezer, dayanalım! Bu vahşet değil, bir mücadeledir; bu mücadeleyle ne kadar sık karşılaşırsak o kadar cesur oluruz.
Lev Tolstoy
Lev Nikolayeviç Tolstoy (Rusça: Лев Никола́евич Толсто́й; genellikle Türkçe'de: Lev Nikolayeviç Tolstoy) (9 Eylül 1828 - 20 Kasım 1910, Miladi Takvim; 28 Ağustos 1828 - 7 Kasım 1910, Julian Takvim)
Önemli Sözleri;
Bir insanı bulunduğu mevkiyle değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmek gerekir.
Her zaman kalbimizden gelen ve doğru bulduğumuz sese uymalıyız, çünkü o ses hiçbir zaman yalan söylemez...(Bu söz Savaş ve Barış için söylenen bir sözdür)
Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
Bir insanın değeri bayağı kesire benzer: Pay gerçek değerini gösterir, payda kendisini ne zannettiğini. Paydanın değeri arttıkça kesrin değeri azalır.23 Eylül 2006
Evliliğe kutsallık veren, aşktır.
Gerçek aşk daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir.
Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldir.
Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.
Her şey beklemesini bilen kişiye kendiliğinden gelir.
İnsanlar seni, istedikleri kadar bilsinler, ama kendi kendini aldatabilir misin?
İktidar, ancak onu eğilip alabilme cesaretini gösterenlere verilir.
Kadın, erkeği kılıçsız zapteder ve ipsiz bağlar.
Kadın öyle bir konudur ki, onu ne kadar incelersen incele her zaman yepyenidir.
Menfaat karşılığı yapılan iyilik, iyilik değildir. İyilik, sebep ve netice zincirinin dışındadır.15 Eylül 2007
Mutluluğu ihtiraslarda değil kendi yüreğinizde arayın. Mutluluğun kaynağı dışımızda değil içimizdedir.
Nasıl kafa sayısı kadar düşünce varsa, kalp sayısı kadar da sevgi çeşidi vardır.
Sadelik, iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur.
Sakın ahlak kurallarını çiğnemeyin çünkü öcünü çabuk alır.
Sıkıntı sürecinde olgunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emekle hazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyete sanat denir.
Eskiden önce orospularla yatıp sonra temiz aile kızlarını alırdık, şimdi önce temiz aile kızlarını alıp sonra orospularla yatıyoruz…
Bizim mantık evliliği dediğimiz şey her iki tarafın da gençlik çılgınlıklarında bulunup iyice kurtlarını döktükten sonra yapılan evliliktir...
Biz hem kurtların doymasını, hem de koyunların sağ kalmasını istiyoruz
Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için, güneşin doğduğunu sanırlar
Başkaları için kendinizi unutun o zaman sizi de hatırlayacaklardır
İnsanlara en adil şekilde dağıtılan nimet akıldır. Çünkü kimse aklından şikayetçi değildir
Bir insanın hayatının ikinci yarısı, ilk yarıda kazanılan alışkanlıkların sürdürülmesinden ibarettir
Sen yalan içinde yaşıyorsun, ben hakikatte iddiası, bir insanın ötekine söyleyebileceği en acımasız sözdür 30 Kasım 2007
İçim nefretle dolu, öcümü alacağım.
İnsanlar, aşk üzerindeki görüşlerini değiştirmelidir. Kadınla erkek, cinsel aşkı şimdi olduğu gibi şiir havasına büründürmekten kaçınmalıdır. Bunun yalnızca insanı alçaltan hayvanca bir iş olduğu kabul edilmeli.
İnsana aklı, dertlerinden kurtulması için verilmiştir.
Önemli Sözleri;
Bir insanı bulunduğu mevkiyle değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmek gerekir.
Her zaman kalbimizden gelen ve doğru bulduğumuz sese uymalıyız, çünkü o ses hiçbir zaman yalan söylemez...(Bu söz Savaş ve Barış için söylenen bir sözdür)
Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
Bir insanın değeri bayağı kesire benzer: Pay gerçek değerini gösterir, payda kendisini ne zannettiğini. Paydanın değeri arttıkça kesrin değeri azalır.23 Eylül 2006
Evliliğe kutsallık veren, aşktır.
Gerçek aşk daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir.
Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldir.
Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.
Her şey beklemesini bilen kişiye kendiliğinden gelir.
İnsanlar seni, istedikleri kadar bilsinler, ama kendi kendini aldatabilir misin?
İktidar, ancak onu eğilip alabilme cesaretini gösterenlere verilir.
Kadın, erkeği kılıçsız zapteder ve ipsiz bağlar.
Kadın öyle bir konudur ki, onu ne kadar incelersen incele her zaman yepyenidir.
Menfaat karşılığı yapılan iyilik, iyilik değildir. İyilik, sebep ve netice zincirinin dışındadır.15 Eylül 2007
Mutluluğu ihtiraslarda değil kendi yüreğinizde arayın. Mutluluğun kaynağı dışımızda değil içimizdedir.
Nasıl kafa sayısı kadar düşünce varsa, kalp sayısı kadar da sevgi çeşidi vardır.
Sadelik, iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur.
Sakın ahlak kurallarını çiğnemeyin çünkü öcünü çabuk alır.
Sıkıntı sürecinde olgunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emekle hazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyete sanat denir.
Eskiden önce orospularla yatıp sonra temiz aile kızlarını alırdık, şimdi önce temiz aile kızlarını alıp sonra orospularla yatıyoruz…
Bizim mantık evliliği dediğimiz şey her iki tarafın da gençlik çılgınlıklarında bulunup iyice kurtlarını döktükten sonra yapılan evliliktir...
Biz hem kurtların doymasını, hem de koyunların sağ kalmasını istiyoruz
Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için, güneşin doğduğunu sanırlar
Başkaları için kendinizi unutun o zaman sizi de hatırlayacaklardır
İnsanlara en adil şekilde dağıtılan nimet akıldır. Çünkü kimse aklından şikayetçi değildir
Bir insanın hayatının ikinci yarısı, ilk yarıda kazanılan alışkanlıkların sürdürülmesinden ibarettir
Sen yalan içinde yaşıyorsun, ben hakikatte iddiası, bir insanın ötekine söyleyebileceği en acımasız sözdür 30 Kasım 2007
İçim nefretle dolu, öcümü alacağım.
İnsanlar, aşk üzerindeki görüşlerini değiştirmelidir. Kadınla erkek, cinsel aşkı şimdi olduğu gibi şiir havasına büründürmekten kaçınmalıdır. Bunun yalnızca insanı alçaltan hayvanca bir iş olduğu kabul edilmeli.
İnsana aklı, dertlerinden kurtulması için verilmiştir.
Lao Tzu
Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile, tek bir adımla başlamak zorundadır.
Bilmediğini bilmek en iyisidir. Bilmeyip de bildiğini sanmak tehlikeli bir hastalıktır.
Başkalarını bilen kimse bilgili, kendini bilen kimse bilgedir.
Kötülüğü adaletle, iyiliği iyilikle karşıla
Acele karar vermeyin. o zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir, karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. bir yol biterken yenisi başlar. bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.
Bilenler konuşmuyor, konuşanlar bilmiyor.
En büyük fetih mücadele etmeden kazanılır, en başarılı yönetici emretmeden yönetir.
Yontu ustasının işini yapmaya kalkan elini sakatlamazsa şanslı sayılır.
Gerçek akıl çok öğrenmekle elde edilmez,bilge istifçilik yapmaz.
Bilmediğini bilmek en iyisidir. Bilmeyip de bildiğini sanmak tehlikeli bir hastalıktır.
Başkalarını bilen kimse bilgili, kendini bilen kimse bilgedir.
Kötülüğü adaletle, iyiliği iyilikle karşıla
Acele karar vermeyin. o zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir, karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. bir yol biterken yenisi başlar. bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.
Bilenler konuşmuyor, konuşanlar bilmiyor.
En büyük fetih mücadele etmeden kazanılır, en başarılı yönetici emretmeden yönetir.
Yontu ustasının işini yapmaya kalkan elini sakatlamazsa şanslı sayılır.
Gerçek akıl çok öğrenmekle elde edilmez,bilge istifçilik yapmaz.
Ksenophanes
Ksenophanes (Yunanca: Ξενοφάνης, M.Ö. 570-480). Sokrates öncesi düşünürlerden bir tanesi olan Ksenophanes Kolophonlu'dur (şimdiki İzmir-Değirmendere). Geleneklere, dolayısıyla da Yunan sporcularının yüceltilmesine, kehanetlere ve özellikle de halkının insan biçimli çoktanrıcılık anlayışına karşı çıkmıştır.
Önemli Sözleri;
"Trakyalılar (tanrı) mavi gözlü ve sarışındır der, halbuki ineklerin atların ellerdi olsa da çizebilselerdi.. o zaman atlar at gibi çizeceklerdi tanrılarını, inekler inek gibi"
"Bir tanrı vardır; bu, tanrılar ve insanların en ulusudur; ne biçimi, ne de düşünmesi bakımından ölümlülere benzer; bu tek tanrı baştan aşağı işitmedir, baştan aşağı düşünmedir; her şeyi düşünceleriyle hiç zahmetsiz yönetir."
Önemli Sözleri;
"Trakyalılar (tanrı) mavi gözlü ve sarışındır der, halbuki ineklerin atların ellerdi olsa da çizebilselerdi.. o zaman atlar at gibi çizeceklerdi tanrılarını, inekler inek gibi"
"Bir tanrı vardır; bu, tanrılar ve insanların en ulusudur; ne biçimi, ne de düşünmesi bakımından ölümlülere benzer; bu tek tanrı baştan aşağı işitmedir, baştan aşağı düşünmedir; her şeyi düşünceleriyle hiç zahmetsiz yönetir."
Konfüçyus
Konfüçyüs (Çince: Kǒng Fūzǐ, 孔夫子, Latince: Confucius, "Üstad Kong" Çince 孔子, Kǒng Zǐ, Wade-Giles: K’ung-tzǔ) Çinli filozof, M.Ö. 551 - M.Ö. 479 tarihleri arasında, Doğu Zhou Hanedanlığı döneminde yaşadığı sanılmaktadır. Kong Qiu (Wade-Giles: K’ung Ch’iu) adı altında, Lu devletinin Qufu şehrinde (günümüzde Shandong eyaleti) doğmuş ve aynı şehirde vefat etmiştir.
Öğretisinin ana teması insancıl düzendir.[kaynak belirtilmeli] Buna ulaşmanın yolunun diğer insanlara saygı ve atalara hürmet etmekten geçtiğini belirtmektedir. Konfüçyüs „Yüce“ (君子 junzi), mükemmel manevi insan olarak anılmaktadır. Yüce/iyi insan, ancak dünya bütünüyle uyum içinde yaşayan insandır: "Ahlaki varlığımızın tüm dünya düzeniyle uyum içinde olma noktasına erişmesi", insanın ulaşabileceği en büyük amaçtır. "Uyum, denge ve iç huzura erişmenin yolu Konfüçyüs'e göre eğitimden geçer".[kaynak belirtilmeli]
Önemli Sözleri;
A
Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner.
Alkışı en sessiz şekilde karşılayan, alkışı hak etmiş demektir.
Ağaç yaşken eğilir.
Ne aradığını bilmeyen bulduğunu anlayamaz.
Araştırma yapıldığı zaman ancak bilgi artırılabilir; bilgi artırıldığında ancak istek samimi olabilir; istek samimi olduğunda ancak akıl ıslah edilebilir; akıl ıslah edildiğinde ancak özel yaşam iyileştirilebilir; özel yaşam iyileştirildiğinde ancak aile yapısı düzeltilebilir. Aile yapısı düzeltildiğinde ancak devlet düzen içinde yönetilebilir.
Aşk, dört nala giden at gibidir, ne dizginden anlar, ne söz dinler.
Aç midenin cezasını yorgun ayaklar çeker.
Asıl bilgi insanın cehaletini tanımasında yatar.
Akıllı insan kimseyle yarışmaz, böylece kimse onunla yarışamaz.
B
Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız.
Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.
Bilgiye sahip olarak doğmuş birisi değilim. Öğretmeyi seviyorum ve öğrenmeye çalışıyorum.
Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.16 Ekim 2006
Bir şeyi bildiğin zaman, onu bildiğini göstermeye çalış. Bir şeyi bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et. İşte bu bilgidir.
Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.11 Mayıs 2008
Bir şeyin haklı olduğunu bildiğin halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir.
Bir ülkede adaletin varlığı kişinin kendini özgürce ifade etmesinden anlaşılır. Bir ülkede adaletsizliğin varlığı ise kişilerin başına buyruk davranışından anlaşılır. İyi insanlar sorunları önlemek için çaba sarf ederler.23 Ekim 2006
Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme balık tutmayı öğret.
Ç
Çizik bir elmas, çizik olmayan bir çakıl taşından daha iyidir. 14 Nisan 2007
D
Devlet düzen içinde yönetildiğinde ancak dünyada barış tesis edilebilir.
Duyduğumu unuturum, gördüğümü hatırlarım, yaptığımı anlarım.
Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.
Hiç bir şey eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz. 24 Nisan 2007
Derin olan kuyu değil,kısa olan iptir.
Dinsel erdem, insanlığı sevmekle olanaklıdır. Bu sevgi hissi, aileden toplumdan hükümete dek karşılıklı olarak uzamalıdır.
E
Efendi adam, kendisinden çok şey, başkalarından az şey bekler.
Eğitimli insanlar adaleti ilke edinir ve onu düzenli bir biçimde yürütür; onu alçak gönüllülükle kurar ve sadakatla gerçekleştirir.
Eğitimli insanlar öncelikle adalete değer verir. Eğitimli insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca asi olurlar. Küçük insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca haydut olurlar.
Etraflıca çalış, doğru bir şekilde araştır, dikkatlice düşün, düşündüklerini gözden geçir, ciddi ve samimi bir şekilde uygula.
Evinizin eşiğini temizlemeden komşunuzun damındaki karlardan şikayet etmeyiniz.
G
Gerçeği bilenler ile onu sevenler hiçbir zaman eşit değildirler.28 Ocak 2006
Güçlü olan, zayıf yanını herkesten iyi bilendir; daha güçlü olan ise zayıf yanına hükmedebilendir.
Güleryüzlü olmayan bir kişi, dükkan açmamalıdır.
Güzelliği sevdiği kadar, erdemi de seven bir insanı daha görmedim.
H
Her şey bir güzelliğe sahiptir fakat bunu herkes görmez.
Hiç kimse başarı merdivenini elleri cebinde tırmanmamıştır.
İ
İhtiyatlı insan nadiren hata işler.
İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser.
İnsanları niçin öldürüyorsunuz, biraz bekleyin zaten ölecekler.
İsteyenler bilgilerini genişletmelidirler. Bilgilerini genişletmek isteyenler önce araştırmalıdırlar.
İdare etmek dürüstlük demektir. Sen doğru yönetirsen yanlış olmaya kimse cesaret edemez.
İyi insan, güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen adamdır.
K
Karanlığa söveceğine, bir mum yak.6 Eylül 2006
Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsın.
Kelimelerin kuvvetini bilmeyen insanlarla esaslı bir konuyu konuşmak mümkün değildir.
Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi, başkasına yapmamalıyız.
Kendini affetmeyen bir insanın bütün kusurları affedilebilir.
Küçük avantajların peşinden koşarken büyük başarılardan olabilirsiniz.
Küçükler ot gibidir, büyükler ise rüzgar: Rüzgar ne yöne eserse, otlar o yöne eğilir.
Konuşmaya değer insanlarla konuşmazsan insanları, konuşmaya değmez insanlarla konuşursan kelimeleri yitirirsin. Sen öyle biri ol ki ne insanları, ne de kelimeleri yitir.
M
Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanin boyu hizasındadır.30 Ağustos 2008
O
Olgun insan güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen kişidir.
Okudum, unuttum, gördüm, hatırladım, yaptım, öğrendim
N
Nasıl ki elmas yontulmadan mükemmelleşmezse, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz...
Ö
Öğrenme ilkesi insanın temiz karakterini ortaya çıkarmak, insanlara yeni yaşam vermek ve nihai iyiye ve doğruya ulaşmak demektir.
Öğrenmeyi sevmeksizin cömertliği sevmek vardır ki aptalca bir saflığa götürür.
Öğrenmeyi sevmeksizin bilmeyi sevmek vardır ki zihinin gereksizce dağılmasına götürür.
Öğrenmeyi sevmeksizin içten olmayı sevmek vardır ki onur kırıcı bir aldırmazlığa götürür.
Öğrenmeyi sevmeksizin dobra olmayı sevmek vardır ki kabalığa götürür.
Öğrenmeyi sevmeksizin açık görüşlü olmayı sevmek vardır ki umarsız bir asiliğe götürür.
Öğrenmeyi sevmeksizin prensip sahibi olmayı sevmek vardır ki mantıksız bir zorlamaya götürür.
Örnek insanlar adaleti anlar. Adaleti anlamayan adaletsiz olur.
Örnek insanlar yumuşak huyludur ve öfkeden kaçınır.
S
Sana bir şeyi nasıl bilebileceğini öğreteyim mi? Bildiğin zaman bildiğini anla, bilmediğin zaman ise bilmediğini anla.
Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır. 9 Haziran 2007
Öğretmek iki kere öğrenmek demektir
Y
Yaldızlı sözlerle erdem bağdaşmaz.
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Öğretisinin ana teması insancıl düzendir.[kaynak belirtilmeli] Buna ulaşmanın yolunun diğer insanlara saygı ve atalara hürmet etmekten geçtiğini belirtmektedir. Konfüçyüs „Yüce“ (君子 junzi), mükemmel manevi insan olarak anılmaktadır. Yüce/iyi insan, ancak dünya bütünüyle uyum içinde yaşayan insandır: "Ahlaki varlığımızın tüm dünya düzeniyle uyum içinde olma noktasına erişmesi", insanın ulaşabileceği en büyük amaçtır. "Uyum, denge ve iç huzura erişmenin yolu Konfüçyüs'e göre eğitimden geçer".[kaynak belirtilmeli]
Önemli Sözleri;
A
Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner.
Alkışı en sessiz şekilde karşılayan, alkışı hak etmiş demektir.
Ağaç yaşken eğilir.
Ne aradığını bilmeyen bulduğunu anlayamaz.
Araştırma yapıldığı zaman ancak bilgi artırılabilir; bilgi artırıldığında ancak istek samimi olabilir; istek samimi olduğunda ancak akıl ıslah edilebilir; akıl ıslah edildiğinde ancak özel yaşam iyileştirilebilir; özel yaşam iyileştirildiğinde ancak aile yapısı düzeltilebilir. Aile yapısı düzeltildiğinde ancak devlet düzen içinde yönetilebilir.
Aşk, dört nala giden at gibidir, ne dizginden anlar, ne söz dinler.
Aç midenin cezasını yorgun ayaklar çeker.
Asıl bilgi insanın cehaletini tanımasında yatar.
Akıllı insan kimseyle yarışmaz, böylece kimse onunla yarışamaz.
B
Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız.
Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.
Bilgiye sahip olarak doğmuş birisi değilim. Öğretmeyi seviyorum ve öğrenmeye çalışıyorum.
Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.16 Ekim 2006
Bir şeyi bildiğin zaman, onu bildiğini göstermeye çalış. Bir şeyi bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et. İşte bu bilgidir.
Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.11 Mayıs 2008
Bir şeyin haklı olduğunu bildiğin halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir.
Bir ülkede adaletin varlığı kişinin kendini özgürce ifade etmesinden anlaşılır. Bir ülkede adaletsizliğin varlığı ise kişilerin başına buyruk davranışından anlaşılır. İyi insanlar sorunları önlemek için çaba sarf ederler.23 Ekim 2006
Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme balık tutmayı öğret.
Ç
Çizik bir elmas, çizik olmayan bir çakıl taşından daha iyidir. 14 Nisan 2007
D
Devlet düzen içinde yönetildiğinde ancak dünyada barış tesis edilebilir.
Duyduğumu unuturum, gördüğümü hatırlarım, yaptığımı anlarım.
Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.
Hiç bir şey eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz. 24 Nisan 2007
Derin olan kuyu değil,kısa olan iptir.
Dinsel erdem, insanlığı sevmekle olanaklıdır. Bu sevgi hissi, aileden toplumdan hükümete dek karşılıklı olarak uzamalıdır.
E
Efendi adam, kendisinden çok şey, başkalarından az şey bekler.
Eğitimli insanlar adaleti ilke edinir ve onu düzenli bir biçimde yürütür; onu alçak gönüllülükle kurar ve sadakatla gerçekleştirir.
Eğitimli insanlar öncelikle adalete değer verir. Eğitimli insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca asi olurlar. Küçük insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca haydut olurlar.
Etraflıca çalış, doğru bir şekilde araştır, dikkatlice düşün, düşündüklerini gözden geçir, ciddi ve samimi bir şekilde uygula.
Evinizin eşiğini temizlemeden komşunuzun damındaki karlardan şikayet etmeyiniz.
G
Gerçeği bilenler ile onu sevenler hiçbir zaman eşit değildirler.28 Ocak 2006
Güçlü olan, zayıf yanını herkesten iyi bilendir; daha güçlü olan ise zayıf yanına hükmedebilendir.
Güleryüzlü olmayan bir kişi, dükkan açmamalıdır.
Güzelliği sevdiği kadar, erdemi de seven bir insanı daha görmedim.
H
Her şey bir güzelliğe sahiptir fakat bunu herkes görmez.
Hiç kimse başarı merdivenini elleri cebinde tırmanmamıştır.
İ
İhtiyatlı insan nadiren hata işler.
İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser.
İnsanları niçin öldürüyorsunuz, biraz bekleyin zaten ölecekler.
İsteyenler bilgilerini genişletmelidirler. Bilgilerini genişletmek isteyenler önce araştırmalıdırlar.
İdare etmek dürüstlük demektir. Sen doğru yönetirsen yanlış olmaya kimse cesaret edemez.
İyi insan, güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen adamdır.
K
Karanlığa söveceğine, bir mum yak.6 Eylül 2006
Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsın.
Kelimelerin kuvvetini bilmeyen insanlarla esaslı bir konuyu konuşmak mümkün değildir.
Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi, başkasına yapmamalıyız.
Kendini affetmeyen bir insanın bütün kusurları affedilebilir.
Küçük avantajların peşinden koşarken büyük başarılardan olabilirsiniz.
Küçükler ot gibidir, büyükler ise rüzgar: Rüzgar ne yöne eserse, otlar o yöne eğilir.
Konuşmaya değer insanlarla konuşmazsan insanları, konuşmaya değmez insanlarla konuşursan kelimeleri yitirirsin. Sen öyle biri ol ki ne insanları, ne de kelimeleri yitir.
M
Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanin boyu hizasındadır.30 Ağustos 2008
O
Olgun insan güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen kişidir.
Okudum, unuttum, gördüm, hatırladım, yaptım, öğrendim
N
Nasıl ki elmas yontulmadan mükemmelleşmezse, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz...
Ö
Öğrenme ilkesi insanın temiz karakterini ortaya çıkarmak, insanlara yeni yaşam vermek ve nihai iyiye ve doğruya ulaşmak demektir.
Öğrenmeyi sevmeksizin cömertliği sevmek vardır ki aptalca bir saflığa götürür.
Öğrenmeyi sevmeksizin bilmeyi sevmek vardır ki zihinin gereksizce dağılmasına götürür.
Öğrenmeyi sevmeksizin içten olmayı sevmek vardır ki onur kırıcı bir aldırmazlığa götürür.
Öğrenmeyi sevmeksizin dobra olmayı sevmek vardır ki kabalığa götürür.
Öğrenmeyi sevmeksizin açık görüşlü olmayı sevmek vardır ki umarsız bir asiliğe götürür.
Öğrenmeyi sevmeksizin prensip sahibi olmayı sevmek vardır ki mantıksız bir zorlamaya götürür.
Örnek insanlar adaleti anlar. Adaleti anlamayan adaletsiz olur.
Örnek insanlar yumuşak huyludur ve öfkeden kaçınır.
S
Sana bir şeyi nasıl bilebileceğini öğreteyim mi? Bildiğin zaman bildiğini anla, bilmediğin zaman ise bilmediğini anla.
Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır. 9 Haziran 2007
Öğretmek iki kere öğrenmek demektir
Y
Yaldızlı sözlerle erdem bağdaşmaz.
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Kierkegaard
Kierkegaard, varoluşçuluğun öncülerinden sayılır.Varoluşçu felsefe bir bakıma her varoluşçu filozofta kendine özgü bir nitelik kazanarak ayrıca tanımlanır, ancak bilinen genel nitelikleri ve felsefi özgüllüğü açısından varoluşçuluğun kurucu isimlerinin başında Kierkegaard sayılmaktadır.Kierkegaard'ın belli bir felsefi sistematik geliştirmediği doğru olmakla birlikte (Kierkegaard bu anlamda Nietzsche gibi bağımsız ve dizgesiz filozoflardandır), kullandığı kavramlar ve felsefe yapma tarzı sonradan varoluşçu felsefelerde görülen nitelikleri barındırır.Kierkegaard'ın itiraz ettiği ve sürekli eleştirdiği filozof Hegel'dir.Hegel'in rasyonalist ve sitematik felsefesi Kierkegaard için kabul edilemezdir.Kierkegaard'ın Hegel'den daha çok asıl olarak hegelcilik'i hedeflediği söylenebilir.Varoluşçu felsefelerde görülen kavramların çoğunluğu öncül olarak Kierkegaard'da görülür: saçma, bunaltı, korku ve kaygı.Kierkegaard'ın felsefi sorunsalı bir bakıma mevcut Hıristiyanlik icinde ve hatta karşısında nasıl iyi bir Hıristiyan olunacağı noktasına da bağlıdır.Kierkegaard, felsefe tarihinin soyut mantıksal kurgularla geliştiğini ve bu nedenle bireyi, bireyin gerçek yaşamını gözden kaçırdığını düşünür.Ona göre varoluş, somut ve öznel insanın yaşamıdır.Bu nedenle felsefe somut düşünmeye, yani varoluşa yönelmelidir.
Önemli Sözleri;
Kadının erkekten daha duyusal olduğunu, onun vücüt yapısı bile gösteriyor.
Çünkü ebediyen vazgeçmiş olan kendi kendine yeter.
An, zamanın ve ebediyetin birbirini dokundukları bir belirsizlik.
Benim için hakiki olan bir hakikat bulmalıyım. Yaşayıp uğruna ölmek isteyeceğim bir fikir.
Bir kızı baştan çıkarmak bir şey değil, ama baştan çıkarılmaya değen bir kız bulursan şanslısın.
Felsefenin dediği doğru. Hayat geriye doğru anlaşılır. Ama burada bu cümleyi unutuyoruz: İleri doğru yaşanmalı!
Süpürün beni. Son sözleri - 11. Kasım 1855
Evlen! Pişman olacaksın. Evlenme... Yine pişman olacaksın.
Akıl azaldığı oranda kaygı da azalır.
Canı sıkılan herkes değişim istiyor.
Nedir bir şair? İç çekmelerini ve çığlıklarını güzel bir müziğe dönüştüren dudaklara sahip olan, fakat ruhunda gizli acılar barındıran mutsuz bir insan.
Neler gelecek? Gelecek ne getirecek? Bilmiyorum, hiç bir tahminim de yok. Bir örümcek sabit bir noktadan nedenlerden dolayı sonuçlara doğru düşerken önünde hep boş bir mekan vardır ve hiç bir yere tutnamaz, her ne kadar çırpınsa bile. Ben de kendimi öyle hissediyorum; önümde hep boş mekan; ileri doğru sonuçlara doğru yol almamı sağlayan arkamda kalmış nedenler var. Bu hayat korkunç, dayanılacak gibi değil.
Her kötülüğün başı can sıkıntısıdır.
Aslında avarelik hiç de kötülüklerin anası değildir, tam tersi, neredeyse tanrısal bir hayattır, yeterki can sıkıntısına kapılma.
Büyüklük şu ya da bu olmak değil, kendin olmaktır.
Karşılaştırma eylemi mutluluğun terki ve memnuniyetsizliğin başlangıcıdır.
Nefret, başarısızlığa uğramış sevgidir.
Bir erkek hiç bir zaman bir kadın kadar acımasız olamaz.
Bütün düşüncenin en yüksek çatışkısı, düşüncenin, düşünemeyeceği bir şey bulma çabasıdır.
Önemli Sözleri;
Kadının erkekten daha duyusal olduğunu, onun vücüt yapısı bile gösteriyor.
Çünkü ebediyen vazgeçmiş olan kendi kendine yeter.
An, zamanın ve ebediyetin birbirini dokundukları bir belirsizlik.
Benim için hakiki olan bir hakikat bulmalıyım. Yaşayıp uğruna ölmek isteyeceğim bir fikir.
Bir kızı baştan çıkarmak bir şey değil, ama baştan çıkarılmaya değen bir kız bulursan şanslısın.
Felsefenin dediği doğru. Hayat geriye doğru anlaşılır. Ama burada bu cümleyi unutuyoruz: İleri doğru yaşanmalı!
Süpürün beni. Son sözleri - 11. Kasım 1855
Evlen! Pişman olacaksın. Evlenme... Yine pişman olacaksın.
Akıl azaldığı oranda kaygı da azalır.
Canı sıkılan herkes değişim istiyor.
Nedir bir şair? İç çekmelerini ve çığlıklarını güzel bir müziğe dönüştüren dudaklara sahip olan, fakat ruhunda gizli acılar barındıran mutsuz bir insan.
Neler gelecek? Gelecek ne getirecek? Bilmiyorum, hiç bir tahminim de yok. Bir örümcek sabit bir noktadan nedenlerden dolayı sonuçlara doğru düşerken önünde hep boş bir mekan vardır ve hiç bir yere tutnamaz, her ne kadar çırpınsa bile. Ben de kendimi öyle hissediyorum; önümde hep boş mekan; ileri doğru sonuçlara doğru yol almamı sağlayan arkamda kalmış nedenler var. Bu hayat korkunç, dayanılacak gibi değil.
Her kötülüğün başı can sıkıntısıdır.
Aslında avarelik hiç de kötülüklerin anası değildir, tam tersi, neredeyse tanrısal bir hayattır, yeterki can sıkıntısına kapılma.
Büyüklük şu ya da bu olmak değil, kendin olmaktır.
Karşılaştırma eylemi mutluluğun terki ve memnuniyetsizliğin başlangıcıdır.
Nefret, başarısızlığa uğramış sevgidir.
Bir erkek hiç bir zaman bir kadın kadar acımasız olamaz.
Bütün düşüncenin en yüksek çatışkısı, düşüncenin, düşünemeyeceği bir şey bulma çabasıdır.
Karl Popper
Sir Karl Raimund Popper (d. 28 Temmuz 1902 - ö. 17 Eylül 1994), Avusturya kökenli Britanyalı felsefeci. Bilim felsefesine önemli katkılarda bulunmuştur.
Yanlışlanabilirlik ilkesi, Popper’in bilim kuramının temelidir. Onun bilimsel yöntem görüşü, “bütün sistemleri zorlu bir sınamadan geçirerek, sonunda nispeten elverişli” sistemi seçmek amacıyla, her kuramı yanlışlamaya tabi tutmaya dayanır. Çünkü Popper’e göre, tümevarım ilkesinin geçersizliği nedeniyle, kuramlar hiçbir zaman deneysel olarak doğrulanamaz. Ama yanlışlanabilir. O halde, bir teorinin bilimsel olabilmesi için yanlışlanabilir olması gereklidir. Popper, Einstein'ın görecelik kuramı, Karl Marx’ın tarih anlayışı, Freud'un psikanaliz kuramı ve Alfred Adler'in bireysel psikoloji kuramlarına ilgi duydu. Özellikle Einstein’ın kuramının ileri sürdüğü bir yaklaşım (güneşin yakınından geçen ışık ışınları, güneşin yerçekimi alanının etkisine girerek eğilmeye uğrarlar) 1919’da güneş tutulmasının olması sırasında doğrulanması Popper’i etkiledi. Popper’i etkileyen kuramın öndeyişinin doğru çıkması değildi. Ön-deyinin doğru çıkmaması halinde, yanlışlanmış olacak olan kuram derhal reddedilecekti. Önemli olan kuramın yanlışlanmaya açık biçimde formüle edilmesiydi. Popper, diğer kuramların (Marx, Freud, Adler) sahiplerinin hangi koşullarda kuramlarından vazgeçeceklerini belirtmediklerine dikkat çekti. Doğrulayıcıları çok olan fakat yanlışlayıcıları belirsiz olan bu kuramlar ona göre bilimsel olmayan kuramlardı. Popper, hangi kuram olursa olsun belli koşullarda deneysel destek bulmanın kolay olduğunu; bilimselliğin ampirik destek sağlamada değil, kuramın hangi koşullar altında yanlış olduğunu belirlemeyi esas aldı. Eğer bir kuram yanlışlanabilir ise, bilimseldir.En iyi kuram "zamana bağlı olarak yanlışlanabilir, çürütülebilir olan kuramdır" demiştir Karl Popper.
Önemli Sözleri;
Sadece tecrübe ile test edilmiş bir sistemi ampirik ve bilimsel kabul edeceğim. Bir sistemin doğrulanabilirliği ya da yanlışlanabilirliği kriter olarak alınmalıdır.
Yanlışlanabilirlik ilkesi, Popper’in bilim kuramının temelidir. Onun bilimsel yöntem görüşü, “bütün sistemleri zorlu bir sınamadan geçirerek, sonunda nispeten elverişli” sistemi seçmek amacıyla, her kuramı yanlışlamaya tabi tutmaya dayanır. Çünkü Popper’e göre, tümevarım ilkesinin geçersizliği nedeniyle, kuramlar hiçbir zaman deneysel olarak doğrulanamaz. Ama yanlışlanabilir. O halde, bir teorinin bilimsel olabilmesi için yanlışlanabilir olması gereklidir. Popper, Einstein'ın görecelik kuramı, Karl Marx’ın tarih anlayışı, Freud'un psikanaliz kuramı ve Alfred Adler'in bireysel psikoloji kuramlarına ilgi duydu. Özellikle Einstein’ın kuramının ileri sürdüğü bir yaklaşım (güneşin yakınından geçen ışık ışınları, güneşin yerçekimi alanının etkisine girerek eğilmeye uğrarlar) 1919’da güneş tutulmasının olması sırasında doğrulanması Popper’i etkiledi. Popper’i etkileyen kuramın öndeyişinin doğru çıkması değildi. Ön-deyinin doğru çıkmaması halinde, yanlışlanmış olacak olan kuram derhal reddedilecekti. Önemli olan kuramın yanlışlanmaya açık biçimde formüle edilmesiydi. Popper, diğer kuramların (Marx, Freud, Adler) sahiplerinin hangi koşullarda kuramlarından vazgeçeceklerini belirtmediklerine dikkat çekti. Doğrulayıcıları çok olan fakat yanlışlayıcıları belirsiz olan bu kuramlar ona göre bilimsel olmayan kuramlardı. Popper, hangi kuram olursa olsun belli koşullarda deneysel destek bulmanın kolay olduğunu; bilimselliğin ampirik destek sağlamada değil, kuramın hangi koşullar altında yanlış olduğunu belirlemeyi esas aldı. Eğer bir kuram yanlışlanabilir ise, bilimseldir.En iyi kuram "zamana bağlı olarak yanlışlanabilir, çürütülebilir olan kuramdır" demiştir Karl Popper.
Önemli Sözleri;
Sadece tecrübe ile test edilmiş bir sistemi ampirik ve bilimsel kabul edeceğim. Bir sistemin doğrulanabilirliği ya da yanlışlanabilirliği kriter olarak alınmalıdır.
Karl Marx
Karl Heinrich Marx (okunuşu: Karl Haynrih Marks) (5 Mayıs 1818 Trier - 14 Mart 1883 Londra) 19.yy'da yaşamış filozof, politik ekonomist ve devrimci. Komünizmin kuramsal kurucusudur. Birçok politik ve sosyal konuda fikri olmakla beraber, en çok Komünist Manifesto'nun (1848) giriş cümlesinde özetlediği tarih analiziyle tanınır: "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir."[1] Marx, bütün eski sosyoekonomik sistemlerde olduğu gibi kapitalizmin de kendini yok etmeye yol açacak içsel dinamikler yaratacağına inanırdı; onun düşüncesine göre, nasıl ki kapitalizm eskimiş feodalizmin yerini aldıysa, sınıfsız bir toplum olan komünizm de "devletin proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olmadığı" siyasal geçiş sürecinden sonra onun yerini alacaktır.[2]
Marx, sosyoekonomik değişimlere belirli bir tarihsel zorunluluk perspektifinden bakardı; ona göre kapitalizm, yapısal durumunun dinamiği ve çatışması sonucu yerini komünizme kesin olarak bırakacaktır:
« Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır. »
(Komünist Manifesto [3])
Marx, bu değişimin organize bir devrimci hareketle geleceğini düşünür; bu değişim, ancak uluslararası işçi sınıfının birleşik hareketiyle meydana gelecektir: "Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü duruma son verecek gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda varolan öncüllerden doğarlar." (- Alman İdeolojisi)
Marx yaşadığı dönemde dünya çapında ünlü bir isim sayılmasa da, ölümünden kısa bir süre sonra düşünceleri dünya işçi hareketine yön vermiştir. Marksist Bolşeviklerin Rusya'da Ekim Devrimi'ni gerçekleştirmesi bunun en büyük örneğidir. 20. yy'da dünyada Marksist düşünce hemen hemen bütün ülkelerde taraftar bulmuştur. Marksizm, akademik ve politik çevrelerde en çok tartışılmış konulardandır.
Önemli Sözleri;
İnsanoğlu önüne çıkan sorunlara çözüm arar.
Hadi oradan. Son sözler yeterince doğru söz söylememiş aptallar içindir. Son sözleri
İnsan gelişmesinin alanı zamandır.
Din, bunalmış mahlukun iç çekişi, merhametsiz bir dünyanın ruhu ve aynı zamanda akılsız bir çağın aklıdır. Din halkın afyonudur. 18 Mart 2008
Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir.
İşe fiilen başlar başlamaz, artık, emeği onun olmaktan çıkmıştır ve bunun için de bu emeğin şimdi işçi tarafından satılması sözkonusu olamaz.
Görünen, gerçek olsaydı bilime gerek kalmazdı.
Dünyayı anlamak yetmez, onu değiştirmek gerekir.
İnsan doğaya ne kadar yabancılaşırsa o kadar toplumsallaşır, ne kadar toplumsallaşırsa da o kadar kendine yabancılaşır.
İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen onların bilinçleri değildir, bu maddi koşullar onların bilinçlerini belirler.
Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır.
Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir.
Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser.1 Haziran 2008
Toplumun kalabalıkları ve onlar gibi düşünenler benim kitabımı okumasınlar; hem ben, ona hiç el sürmemelerini alışkanlıklarına uyarak eserimi yanlış anlamalarına yeğ tutarım.
Toplumlar üstesinden gelemeyecekleri sorunları gündeme getirmezler.
Katı olan her şey buharlaşıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve en sonunda insanlar yaşamın gerçek koşullarıyla ve diğer insanlarla ilişkileriyle yüzleşmeye zorlanıyor. Modern burjuva toplumu, böylesine kudretli üretim ve mübadele araçlarının bir araya getirmiş olan bu toplum, yer altı güçlerini kontrol edemez bir büyücüye benziyor.
Bir kimsenin özgür olarak gelişmesi, herkesin özgür olarak gelişmesinin şartıdır.
Almanya'nın ve geriye kalan Batı Kıta Avrupası'nın toplumsal istatistikleri, İngiltere'dekilere oranla acınacak durumdadır. Ama gene de, arkasındaki meduza başını şöyle bir görmemize yetecek kadar perdeyi aralıyorlar. Hükümetlerimiz ve parlamentolarımız, İngiltere'deki gibi, zaman zaman, ekonomik koşulları inceleyecek komisyonlar kursa; bu komisyonlara gerçeği araştırmak için aynı biçimde tam yetkiler verilse; bu görevler için İngiltere'nin fabrika denetmenleri,halk sağlığı konusundaki sağlık raportörleri, kadınlar ile çocukların sömürülmesi, konut ve beslenme konularını inceleyen komiserler gibi yetenekli, tarafsız ve saygın insanlar bulunabilse; bizdeki durumu görüp dehşete düşerdik. Perseus, avladığı devler kendisini görmesin diye sihirli bir başlık giyerdi. Biz ise, devlerin varlığını görmemek için, sihirli başlığı gözlerimize ve kulaklarımıza kadar indiriyoruz.
Kapitalist üretimin en büyük engeli, sermayenin ta kendisidir.
Dünyanın kurtuluşu sosyalizmdedir.
Anlatılan senin hikayendir.
Madem ki insanı biçimlendiren yaşadığı koşullar; koşullar en insani şekilde biçimlenmelidir.
Marx, sosyoekonomik değişimlere belirli bir tarihsel zorunluluk perspektifinden bakardı; ona göre kapitalizm, yapısal durumunun dinamiği ve çatışması sonucu yerini komünizme kesin olarak bırakacaktır:
« Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır. »
(Komünist Manifesto [3])
Marx, bu değişimin organize bir devrimci hareketle geleceğini düşünür; bu değişim, ancak uluslararası işçi sınıfının birleşik hareketiyle meydana gelecektir: "Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü duruma son verecek gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda varolan öncüllerden doğarlar." (- Alman İdeolojisi)
Marx yaşadığı dönemde dünya çapında ünlü bir isim sayılmasa da, ölümünden kısa bir süre sonra düşünceleri dünya işçi hareketine yön vermiştir. Marksist Bolşeviklerin Rusya'da Ekim Devrimi'ni gerçekleştirmesi bunun en büyük örneğidir. 20. yy'da dünyada Marksist düşünce hemen hemen bütün ülkelerde taraftar bulmuştur. Marksizm, akademik ve politik çevrelerde en çok tartışılmış konulardandır.
Önemli Sözleri;
İnsanoğlu önüne çıkan sorunlara çözüm arar.
Hadi oradan. Son sözler yeterince doğru söz söylememiş aptallar içindir. Son sözleri
İnsan gelişmesinin alanı zamandır.
Din, bunalmış mahlukun iç çekişi, merhametsiz bir dünyanın ruhu ve aynı zamanda akılsız bir çağın aklıdır. Din halkın afyonudur. 18 Mart 2008
Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir.
İşe fiilen başlar başlamaz, artık, emeği onun olmaktan çıkmıştır ve bunun için de bu emeğin şimdi işçi tarafından satılması sözkonusu olamaz.
Görünen, gerçek olsaydı bilime gerek kalmazdı.
Dünyayı anlamak yetmez, onu değiştirmek gerekir.
İnsan doğaya ne kadar yabancılaşırsa o kadar toplumsallaşır, ne kadar toplumsallaşırsa da o kadar kendine yabancılaşır.
İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen onların bilinçleri değildir, bu maddi koşullar onların bilinçlerini belirler.
Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır.
Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir.
Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser.1 Haziran 2008
Toplumun kalabalıkları ve onlar gibi düşünenler benim kitabımı okumasınlar; hem ben, ona hiç el sürmemelerini alışkanlıklarına uyarak eserimi yanlış anlamalarına yeğ tutarım.
Toplumlar üstesinden gelemeyecekleri sorunları gündeme getirmezler.
Katı olan her şey buharlaşıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve en sonunda insanlar yaşamın gerçek koşullarıyla ve diğer insanlarla ilişkileriyle yüzleşmeye zorlanıyor. Modern burjuva toplumu, böylesine kudretli üretim ve mübadele araçlarının bir araya getirmiş olan bu toplum, yer altı güçlerini kontrol edemez bir büyücüye benziyor.
Bir kimsenin özgür olarak gelişmesi, herkesin özgür olarak gelişmesinin şartıdır.
Almanya'nın ve geriye kalan Batı Kıta Avrupası'nın toplumsal istatistikleri, İngiltere'dekilere oranla acınacak durumdadır. Ama gene de, arkasındaki meduza başını şöyle bir görmemize yetecek kadar perdeyi aralıyorlar. Hükümetlerimiz ve parlamentolarımız, İngiltere'deki gibi, zaman zaman, ekonomik koşulları inceleyecek komisyonlar kursa; bu komisyonlara gerçeği araştırmak için aynı biçimde tam yetkiler verilse; bu görevler için İngiltere'nin fabrika denetmenleri,halk sağlığı konusundaki sağlık raportörleri, kadınlar ile çocukların sömürülmesi, konut ve beslenme konularını inceleyen komiserler gibi yetenekli, tarafsız ve saygın insanlar bulunabilse; bizdeki durumu görüp dehşete düşerdik. Perseus, avladığı devler kendisini görmesin diye sihirli bir başlık giyerdi. Biz ise, devlerin varlığını görmemek için, sihirli başlığı gözlerimize ve kulaklarımıza kadar indiriyoruz.
Kapitalist üretimin en büyük engeli, sermayenin ta kendisidir.
Dünyanın kurtuluşu sosyalizmdedir.
Anlatılan senin hikayendir.
Madem ki insanı biçimlendiren yaşadığı koşullar; koşullar en insani şekilde biçimlenmelidir.
Karl Jaspers
Karl Theodor Jaspers (d. 23 Şubat 1883, Oldenburg - ö. 26 Şubat 1969, Basel) Felsefede varoluşçu akımın teorisyenlerinden Alman filozof ve psikiyatrist. Modern psikiyatri, din felsefesi, tarih felsefesi ve siyaset felsefesinde önemli etkileri olmuştur.
40 yaşında ruhbilim çalışmalarından felsefe çalışmalarına dönen Jaspers'in "Psychologie der Weltanschauungen" (1919) adlı yapıtı hem ruhbilimi algıladığımız dünyaya dair bir vizyon oluşturma gereksinimi içinde değerlendirmesi, hem de Kant, Kierkegaard, Nietzsche ve Weber'den ne ölçüde etkilendiğini göstermesi bakımından çok önemlidir. Jaspers'i etkileyen diğer önemli filozoflardan bazıları Platon, Plotinos, Hegel, Schelling, Dilthey ve Husserl'dir.
Karl Jaspers, başyapıtı olarak nitelenen "Felsefe" (1932) adlı kapsamlı kitabında kendi varoluşçuluk anlayışını dile getirmiş, kitap Nazi Almanyası'nda yasaklanmıştır. Bu nedenle İsviçre'ye giden ve Basel Üniversitesi'nde dersler vermeye başlayan Jaspers, bu dönemde felsefeyle bağlarını bir hayli koparmış, daha çok siyaset felsefesiyle ilgilenmiştir. Bunun en önemli göstergesi "Atom Bombası ile İnsanlığın Geleceği" (1958) adlı yapıtıdır. Ölümüne kadar ise çalışmalarının çoğunu "din felsefesi" oluşturmuştur.
Karl Jaspers felsefenin pek çok alanında ilginç anlayışlar geliştirmiştir. Bunların en önemlileri din felsefesinde "aşkın", "şifre" (gizli yazı düzeni), "felsefece inanç" tasarımları; tarih felsefesinde "Eksenler Dönemi" tezi; siyaset felsefesinde ise "yeni siyaset düşüncesi"dir.
Önemli sözleri;
Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir. Evet onun bu sözünün içine çok şey katılabilir, eklenebilir.
Bilge insan hiç bir kurala bağlı kalmamalı,dünya ediminden uzak durmalıdır,yönetimle ilgilenmemeli ve ölümden sonraki süreç hakkında da kendisini özgür hissetmelidir.
40 yaşında ruhbilim çalışmalarından felsefe çalışmalarına dönen Jaspers'in "Psychologie der Weltanschauungen" (1919) adlı yapıtı hem ruhbilimi algıladığımız dünyaya dair bir vizyon oluşturma gereksinimi içinde değerlendirmesi, hem de Kant, Kierkegaard, Nietzsche ve Weber'den ne ölçüde etkilendiğini göstermesi bakımından çok önemlidir. Jaspers'i etkileyen diğer önemli filozoflardan bazıları Platon, Plotinos, Hegel, Schelling, Dilthey ve Husserl'dir.
Karl Jaspers, başyapıtı olarak nitelenen "Felsefe" (1932) adlı kapsamlı kitabında kendi varoluşçuluk anlayışını dile getirmiş, kitap Nazi Almanyası'nda yasaklanmıştır. Bu nedenle İsviçre'ye giden ve Basel Üniversitesi'nde dersler vermeye başlayan Jaspers, bu dönemde felsefeyle bağlarını bir hayli koparmış, daha çok siyaset felsefesiyle ilgilenmiştir. Bunun en önemli göstergesi "Atom Bombası ile İnsanlığın Geleceği" (1958) adlı yapıtıdır. Ölümüne kadar ise çalışmalarının çoğunu "din felsefesi" oluşturmuştur.
Karl Jaspers felsefenin pek çok alanında ilginç anlayışlar geliştirmiştir. Bunların en önemlileri din felsefesinde "aşkın", "şifre" (gizli yazı düzeni), "felsefece inanç" tasarımları; tarih felsefesinde "Eksenler Dönemi" tezi; siyaset felsefesinde ise "yeni siyaset düşüncesi"dir.
Önemli sözleri;
Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir. Evet onun bu sözünün içine çok şey katılabilir, eklenebilir.
Bilge insan hiç bir kurala bağlı kalmamalı,dünya ediminden uzak durmalıdır,yönetimle ilgilenmemeli ve ölümden sonraki süreç hakkında da kendisini özgür hissetmelidir.
José Ortega y Gasset
José Ortega y Gasset (9 Mayıs 1883 - 18 Ekim 1955), Madrid doğumlu İspanyol filozof.
Madrid ve Alman üniversitelerinde okudu. 1910'da doğduğu kente (Madrid) dönerek metafizik profesörü oldu. Çeşitli dergiler çıkararak İspanya'da kültür ve edebiyatı yeniden canlandırma hareketinde önemli bir isim oldu. La Revista de Occidente bu dergilerin en tanınmışıdır. İç savaşın çıkmasıyla İspanya'dan ayrılan Gasset, önce Fransa, sonra Arjantin'de yaşadı.
Yaşamının son yıllarında tekrar İspanya'ya döndü ve 1955'te Madrit'te öldü. Ne söylediği kadar nasıl söylediğine de önem veren bu İspanyol filozof, Camus'ye göre "Nietzsche'den sonra belki de en büyük Avrupalı yazar"dır.
Kültürel ve siyasi açıdan muhafazakar biri olan Gasset, tıpkı diğer varoluşçu düşünürler gibi, insan söz konusu olduğunda, özün varoluştan önce geldiğini söyler. Ona göre, taşa bir varoluş verilmiştir, onun olduğu şey olması için çarpışması, mücadele etmesi gerekmez; oysa, insan, içinde bulunduğu her anda, varoluşunu yeniden yaratmak, özünü belirlemek durumundadır.
Önemli Sözleri;
Aşık olan bir insanın ruhu, kapalı kalmış hasta odasının kokusunu taşır - bu odanın havası, bayatlamış nefes kokusuyla doludur.
Seveni kurtarabilecek tek şey dıştan gelecek şiddetli bir şok, ona zorla dayatılacak bir tedavidir.
Aşık olduğunuzda dikkatinizi başka bir insana isteyerek yoğunlaştırırız; ama yaşamın gerektirdiği zorunluluklarda dikkatın bir yere saplanması, isteğimizin tersine dışarıdan dayatılan bir zorunluluktur.
Evin hanımı, hizmetçinin aklının başka yerde olduğuna dikkat etmeye başlayınca kızın aşık olduğunu anlar. Zavallı hizmetçinin dikkatı, çevresindeki nesnelere yönelme özgürlüğünü yitirmiştir artık.
Çek onları bir kenara, sevgilim, çünkü ben uçuş halindeyim.
Nerede ortaya çıkarsa çıksın erme durumundaki çoşku insanın, dünyanın ve kendisinin dışında olmasına dayanır. 9 Mayıs 2007
İnsan sistemi kendiliğindenliğin yerine tümüyle geçebilseydi, kişiliğinin gölgeli derinliklerine dalmak için hiç bir neden kalmazdı.
İnsanın ruhsal açıdan yorumlanması, raslantının payını ve insan yaşamına karışan mekanik olayları abartma eğilimine dayanır.
Madrid ve Alman üniversitelerinde okudu. 1910'da doğduğu kente (Madrid) dönerek metafizik profesörü oldu. Çeşitli dergiler çıkararak İspanya'da kültür ve edebiyatı yeniden canlandırma hareketinde önemli bir isim oldu. La Revista de Occidente bu dergilerin en tanınmışıdır. İç savaşın çıkmasıyla İspanya'dan ayrılan Gasset, önce Fransa, sonra Arjantin'de yaşadı.
Yaşamının son yıllarında tekrar İspanya'ya döndü ve 1955'te Madrit'te öldü. Ne söylediği kadar nasıl söylediğine de önem veren bu İspanyol filozof, Camus'ye göre "Nietzsche'den sonra belki de en büyük Avrupalı yazar"dır.
Kültürel ve siyasi açıdan muhafazakar biri olan Gasset, tıpkı diğer varoluşçu düşünürler gibi, insan söz konusu olduğunda, özün varoluştan önce geldiğini söyler. Ona göre, taşa bir varoluş verilmiştir, onun olduğu şey olması için çarpışması, mücadele etmesi gerekmez; oysa, insan, içinde bulunduğu her anda, varoluşunu yeniden yaratmak, özünü belirlemek durumundadır.
Önemli Sözleri;
Aşık olan bir insanın ruhu, kapalı kalmış hasta odasının kokusunu taşır - bu odanın havası, bayatlamış nefes kokusuyla doludur.
Seveni kurtarabilecek tek şey dıştan gelecek şiddetli bir şok, ona zorla dayatılacak bir tedavidir.
Aşık olduğunuzda dikkatinizi başka bir insana isteyerek yoğunlaştırırız; ama yaşamın gerektirdiği zorunluluklarda dikkatın bir yere saplanması, isteğimizin tersine dışarıdan dayatılan bir zorunluluktur.
Evin hanımı, hizmetçinin aklının başka yerde olduğuna dikkat etmeye başlayınca kızın aşık olduğunu anlar. Zavallı hizmetçinin dikkatı, çevresindeki nesnelere yönelme özgürlüğünü yitirmiştir artık.
Çek onları bir kenara, sevgilim, çünkü ben uçuş halindeyim.
Nerede ortaya çıkarsa çıksın erme durumundaki çoşku insanın, dünyanın ve kendisinin dışında olmasına dayanır. 9 Mayıs 2007
İnsan sistemi kendiliğindenliğin yerine tümüyle geçebilseydi, kişiliğinin gölgeli derinliklerine dalmak için hiç bir neden kalmazdı.
İnsanın ruhsal açıdan yorumlanması, raslantının payını ve insan yaşamına karışan mekanik olayları abartma eğilimine dayanır.
John Stuart Mill
John Stuart Mill,(20 Mayıs 1806-8 Mayıs 1873) İngiliz filozof, politik ekonomist.parlamento üyesi ve devlet memuru. 19. yyın önemli liberal düşünürü. Jeremy Bentham'ın kurduğu faydacılık akımının savunucusu. Ancak Onun Düşünceleri Bentham'dan oldukça farklı.
Mantık alanında, yalnızca tümdengelimsel mantıkla ilgili çalışmalar yapmayıp, tümevarımsal mantığı da formüle ederek geliştirmiş olan Mill, mantıksal ilkeleri sosyal alana, siyaset ve ahlak alanına uygulamasıyla ün kazanmıştır. Psikoloji alanında, çağrışımcılığın babası olarak kabul edilen filozof, psikolojiyi "zihin kimyası" olarak tanımlamıştır. O, çağrışımcı psikolojisini bilgi konusuna da taşımış ve bu alanda, Berkeley'den esinlendiği besbelli olan psikolojik bir idealizm geliştirmiştir. Mill, bununla birlikte, psikolojik idealizminde, maddesizciliği seçen Berkeley'den ayrılmış ve dış gerçekliğin varoluşunu kabul ederek, söz konusu nesnel gerçekliği "duyumları mümkün kılan, kalıcı dayanak" olarak tanımlamıştır. Ahlak alanında yararcılığı savunan Mill, hazzı ya da mutluluğu insan eylemlerinin en büyük amacı ve mutlak ölçüsü yapmış ve yararcılığında, genelin iyiliğini ve refahını temele almıştır
Önemli Sözleri;
İnsanın varlığı sırla kuşatılmıştır. Bizim dar bilgimiz ve tecrübemiz sınırsız denizlerde bir küçük adadır sadece. 26 Mayıs 2007
Bir milletin değeri, o milleti meydana getirenlerin değerleriyle ölçülür.
Memnun bir domuz olmaktansa, memnun olmayan bir insan olmak daha iyidir; memnun bir aptal olmaktansa, memnun olmayan bir Sokrates olmak daha iyidir. Ama aptal ya da domuz farklı bir görüşteler ise, bu, onların, meselenin sadece bir yanını bildiklerinden ileri gelmektedir. Diğer taraf ise meselenin iki yanını da biliyor.
İnsanlar kötülük yaparlar; arzuları çok şiddetli olduğu için değil, vicdanları çok zayıf olduğu için.
Mantık alanında, yalnızca tümdengelimsel mantıkla ilgili çalışmalar yapmayıp, tümevarımsal mantığı da formüle ederek geliştirmiş olan Mill, mantıksal ilkeleri sosyal alana, siyaset ve ahlak alanına uygulamasıyla ün kazanmıştır. Psikoloji alanında, çağrışımcılığın babası olarak kabul edilen filozof, psikolojiyi "zihin kimyası" olarak tanımlamıştır. O, çağrışımcı psikolojisini bilgi konusuna da taşımış ve bu alanda, Berkeley'den esinlendiği besbelli olan psikolojik bir idealizm geliştirmiştir. Mill, bununla birlikte, psikolojik idealizminde, maddesizciliği seçen Berkeley'den ayrılmış ve dış gerçekliğin varoluşunu kabul ederek, söz konusu nesnel gerçekliği "duyumları mümkün kılan, kalıcı dayanak" olarak tanımlamıştır. Ahlak alanında yararcılığı savunan Mill, hazzı ya da mutluluğu insan eylemlerinin en büyük amacı ve mutlak ölçüsü yapmış ve yararcılığında, genelin iyiliğini ve refahını temele almıştır
Önemli Sözleri;
İnsanın varlığı sırla kuşatılmıştır. Bizim dar bilgimiz ve tecrübemiz sınırsız denizlerde bir küçük adadır sadece. 26 Mayıs 2007
Bir milletin değeri, o milleti meydana getirenlerin değerleriyle ölçülür.
Memnun bir domuz olmaktansa, memnun olmayan bir insan olmak daha iyidir; memnun bir aptal olmaktansa, memnun olmayan bir Sokrates olmak daha iyidir. Ama aptal ya da domuz farklı bir görüşteler ise, bu, onların, meselenin sadece bir yanını bildiklerinden ileri gelmektedir. Diğer taraf ise meselenin iki yanını da biliyor.
İnsanlar kötülük yaparlar; arzuları çok şiddetli olduğu için değil, vicdanları çok zayıf olduğu için.
John Locke
John Locke Somerset (d. 29 Ağustos 1632 – ö. 28 Ekim 1704)Materyalist ünlü İngiliz filozofu.
XVIII. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir. Düşünce hürlüğünü, eylemlerimizi akla göre düzenlemek anlayışını en geniş ölçüde yayan ilk düşünür olduğu için Avrupa'daki aydınlanma ve Akıl Çağı'nın gerçek kurucusu olarak kabul edilir.
Önemli Sözleri;
Doğuştan bilgi yoktur ve insan zekası doğduktan sonra dolmaya başlayan bomboş bir levha (tabula rasa) dır.
Hukukun bittiği yerde tiranlık başlar.
Her birey kendi kişiliğinin ve mülkiyetinin mutlak efendisidir.
İnsanların siyasi topluma girmelerinin nedeni mülkiyetlerinin korunmasıdır.
Her şey, zevk ve acı vermesi bakımından iyi ya da kötü olarak adlandırılır.
Herhalde delalet ve dinde mezhep ayrılığı konusunda bir şeyler eklemem yanlış olmaz. Bir Türk, bir hıristiyana göre dine karşı gelen (delalet eden) ya da mezhep ayrılığında bulunan birisi değildir ve olamaz da. Eğer herhangi bir insan hıristiyanlıktan islama geçerse, delalet etmiş ya da hizipçilik yapmış sayılmaz. Sadece mürtet ya da kafir olarak addedilebilir. Hiç kimse farklı dinlere mensup kimselerin dinlerini değiştirmemeleri halinde onları delaletle ve hizipçilikle suçlayamaz.
Felsefe bütün düşüncelerimizin duyumlarımızla, gerçek alemden geldiğini tanıtlamaktır.
Mutluluk ve mutsuzluk son sınırlarını bilmediğimiz iki durumdur.
Hiç bir insanin bilgisi öğrenmiş ve görmüş geçirmiş olduğunun ötesine geçemez.
Doğa kanunları Tanrı'nın emirleridir. Onlar olmasa, biz âhlakı dayandıracak bir temel bulamayız.
XVIII. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir. Düşünce hürlüğünü, eylemlerimizi akla göre düzenlemek anlayışını en geniş ölçüde yayan ilk düşünür olduğu için Avrupa'daki aydınlanma ve Akıl Çağı'nın gerçek kurucusu olarak kabul edilir.
Önemli Sözleri;
Doğuştan bilgi yoktur ve insan zekası doğduktan sonra dolmaya başlayan bomboş bir levha (tabula rasa) dır.
Hukukun bittiği yerde tiranlık başlar.
Her birey kendi kişiliğinin ve mülkiyetinin mutlak efendisidir.
İnsanların siyasi topluma girmelerinin nedeni mülkiyetlerinin korunmasıdır.
Her şey, zevk ve acı vermesi bakımından iyi ya da kötü olarak adlandırılır.
Herhalde delalet ve dinde mezhep ayrılığı konusunda bir şeyler eklemem yanlış olmaz. Bir Türk, bir hıristiyana göre dine karşı gelen (delalet eden) ya da mezhep ayrılığında bulunan birisi değildir ve olamaz da. Eğer herhangi bir insan hıristiyanlıktan islama geçerse, delalet etmiş ya da hizipçilik yapmış sayılmaz. Sadece mürtet ya da kafir olarak addedilebilir. Hiç kimse farklı dinlere mensup kimselerin dinlerini değiştirmemeleri halinde onları delaletle ve hizipçilikle suçlayamaz.
Felsefe bütün düşüncelerimizin duyumlarımızla, gerçek alemden geldiğini tanıtlamaktır.
Mutluluk ve mutsuzluk son sınırlarını bilmediğimiz iki durumdur.
Hiç bir insanin bilgisi öğrenmiş ve görmüş geçirmiş olduğunun ötesine geçemez.
Doğa kanunları Tanrı'nın emirleridir. Onlar olmasa, biz âhlakı dayandıracak bir temel bulamayız.
John Dewey
John Dewey, 1859-1952 yılları arasında yaşamış olan ve aletçilik olarak bilinen felsefe akımının kurucusu ünlü ABD'li filozof ve eğitim kuramcısı, Charles Sanders Peirce ve William James'ın görüşlerinin bir sentezini yapmış olan Dewey, pragmatizmi, mantıksal ve ahlaki bir analiz kuramı olarak geliştirmiştir.
Önemli Sözleri;
Uygarlığımızın geleceği bilimsel düşünme alışkanlığımızın gitgide yayılmasına ve derinleşmesine bağlıdır.
Önemli Sözleri;
Uygarlığımızın geleceği bilimsel düşünme alışkanlığımızın gitgide yayılmasına ve derinleşmesine bağlıdır.
Johann Wolfgang von Goethe
Johann Wolfgang von Goethe (d. 28 Ağustos 1749, Frankfurt – ö. 22 Mart 1832, Weimar), Alman şair ve oyun yazarı.
Önemli Sözleri;
A
Anlamayacaklara anlatma sakın bilebileceğin en güzel şeyleri.
Ancak az şey bildiğimiz zaman bilgimizden emin olabiliriz. Kuşku,bilgi arttıkça artar.
Ana-baba iyi terbiye almışlarsa, çocuklar da terbiyeli olur.
Ahlaka aykırı unsurlar, hislerimizi rahatsız etmeyecek şekilde dile getirildikleri zaman, bunları gülünç buluruz.
Aşkım için herşeyden vazgeçerim, fakat özgürlüğüm için aşkımdan da vazgeçerim.
Açlık, en akıllı balıkları bile oltaya getirir.
Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır. Zamanınızı ve neşenizi çalarlar.
Aşk imkansız olan birçok şeyi mümkün kılar.
Adettir; babanın topladığını oğlu saçar.
Aslında insan yalnız, az bilirse bir şey bilir. Bilgiyle birlikte şüphe de büyür.
B
Baskı ve şiddet yalnızlıktan doğar, karakter dünyanın fırtınaları ve dalgaları arasında şekil alır.
Biraz daha ışık.Son sözleri
Orijinali:Mehr Licht!
Bir insanı tanımak için neyi gülünç bulduğundan daha iyi bir gösterge olamaz.
Bize teşekkür borcu olan biriyle karşılaştığımızda hemen bunu düşünürüz. Teşekkür borçlu olduğumuz ve bunu hiç aklımıza getirmediğimiz kişilerle ise ne kadar sık karşılaşırız?
Baslangicta eylem vardi. (Faust)
Başkalarına kendimizden söz etmek gayet doğaldır; başkalarının kendileri hakkında söylediği şeyleri, onların kast ettiği biçimde anlamaksa bir kültür meselesidir.
Bir tartışma sırasında, kızdığımız anda gerçek için uğraşmayı bırakır, kendimiz için uğraşmaya başlarız.22 Mart 2007
Bütün dikkatiniz kendinizdeyse mutluluğu garanti ettiniz demektir.
Büyük tutkular umutsuz birer hastalıktır. Onları tedavi edebilecek olan şey, onları gerçekten tehlikeli hale de sokabilir.
Bazı kusurlar bir insanın var oluşu için gereklidir. Eski dostlarımızın bazı tuhaf özellikleri ortadan kalkmış olsa bu hoşumuza gitmezdi.
Bir adamda azim olmazsa bilgisi ölüdür.
Bilgi arttıkça huzursuzluk da artar.
Ç
Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.
Çelişki ve dalkavukluk; ikisi de sohbetin değerini düşürür.
D
Dünya o kadar büyük ve zengin ki, yaşam da öylesine çeşitli ki insan her zaman bunlardan şiir çıkarma fırsatını bulabilir. Ama her şiirin bir durumdan doğması gerekir, yani şiirin maddesi gerçek olmalıdır. Hiçbir şey üzerine dayanmayan bir şiirin iyi olacağını sanmıyorum.
Düşünmek kolaydır, yapmak zordur. Dünyada en güç olan şey de düşünüleni yapmaktır.
Duyduğumuz şeyleri başkalarına anlatırken onları tahrif etmemizin nedeni zaten başta tam anlayamamış oluşumuzdur.
Dünya güzeldir, ama bir şairin gözüyle daha da güzel olur.
Deliler ve akıllılar aynı derecede zararsızdırlar. Yalnız yarı delilerle yarı akıllılar çok tehlikelidir.
E
En iyi devlet nedir? Bize kendimizi yönetmemizi öğretendir.
En huzurlu toplumlar, üyeleri arasında karşılıklı güler yüz ve saygının eksik olmadığı toplumlardır.
En iyi yönetim kendi kendimizi yönetmeyi bize öğretebilecek yönetimdir.
Eğer bir insan kendi karakterine aykırı davranırsa ‘Fazla zamanı kalmadı’ diye yorumlarız bunu.
Eğer Tanrı başka türlü olmamı isteseydi, beni başka türlü yaratırdı.
F
Faydasız bir hayat erken bir ölümdür.
G
Gülün dikeni var diye üzüleceğine, dikenin gülü var diye sevin...
Geleceğe bakmayı severiz çünkü önümüzde şekilsizce uçuşmakta olan olaylara dilediğimiz gibi şekil vermek isteriz.
Gerçeğin gücü ile yaşadığım sürece kainatı bile fethedebilirim
H
Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır.
Hatalarımızın yüzümüze vurulmasından , bunlardan ötürü cezalandırılmaktan rahatsız olmayız, sabırla bunların acısını çekeriz; ama kendimizi bu hatalardan arındırmamız gerektiğinde sabrımız ortadan kalkar.
Hangi kusurlarımızı muhafaza edip, kendi içimizde dizginleyebiliriz? Diğerlerine zarar vermektense, onların hoşuna gidenleri.
Hastalıklı bir topluma uyum sağlamak demek, sağlıklı olmak demek değildir.
İ
İnsanın bilgisi arttıkça, huzursuzluğu da artar.
İnsan her gün ya güzel bir ses işitmeli, ya gönül açıcı bir kitap okumalı, yahut güzel bir şey dinlemelidir.
İyilik, insanları birbirine bağlayan altın zincirdir.
İnsan kendini yalnızca insanda tanır.
İnsanlara oldukları gibi muamele edersek, onları daha kötü kılarız. Eğer onları olmaları gerektiği gibi ele alırsak, olabilecekleri kadar iyi yaparız.
İyi bir karın mı olmasını istiyorsun? Öyleyse tam bir koca ol!
İnsan, babasına borçlu olduğu saygıyı ancak baba olduğu zaman duyar.
İnanç yaşamın gücüdür.
K
Kalp ne ile doluysa, dudaklardan o dökülür gider.
Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır.
Kardeşlerimi tanrı yarattı ama dostlarımı ben buldum.
Kaybedecek bir şeyi olmayan insandan korkulur.
Kalabalık bir toplantıda olup da, bunca insanı bir araya getiren şansın kendi dostlarımızı da bir araya getirmesi gerektiğini düşünmeden edemeyiz.
Kendine hükmetmeyen uşak kalır.
M
Malını kaybeden, bir şey kaybetmiştir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir.
Mantıklı insan sık sık gülünecek bir şey olmadığı halde güler. Onu kışkırtan her ne olursa olsun, verdiği tepki kendi iç huzurunu ifade eder.
Mezardakilerin pişman olduklari şeyler için, dünyadakiler birbirlerini yiyorlar!
N
Niye ki bu bitmek bilmez yaratılış,
Yok olacaksa bir gün her yaratılmış! (Faust)
Ne kadar yalıtılmış bir yaşam sürerseniz sürün, haberiniz bile olmadan ya borçlu ya da alacaklı olursunuz...
Pusulanın sana doğru yol göstermesini mi istiyorsun , öyleyse onu yanındaki mıknatıslardan koru.
R
S
Sanatçılar ve zanaatkarlar, bir insanın, tamamen kendine mahsus olan şeyleri bile kendine mal edemediğinin en açık kanıtını sunarlar. Sanatçının çıkardığı işler, doğduğu yuvayı terk eden kuşlar gibi elinden kaçıp giderler.
Sevgiye ve tutkuya açık bir kalp kadar dünyada değerli bir şey yoktur.
Sevincin bir acı yanı, acının da bir sevinçli yanı olmalıdır.
Sağduyulu bir insan hemen hemen her şeyi gülünç bulur; bilge insansa hemen hemen hiçbir şeyi.
Samimi olmayı vaadedebilirim, tarafsız olmayı asla.
Söylenen her söz karşıtını kışkırtır.
Ş
T
Tüm erdemlerin temel özelliği, yükselme yolunda sürekli bir çaba, bizzat kendinle cenkleşme, daha büyük ve derin bir saflığa, bilgeliğe, iyilik ve sevgiye yönelik doymak bilmez bir istek.
Tutkular itiraf edildiklerinde hem şiddetleri artar, hem de yatışırlar. Sevdiklerimize söylediklerimiz ve söylemediklerimiz arasında bulunacak bir orta yol, belki de başka hiçbir alanda bu kadar arzu edilir bir şey değildir.
Tutkularımız; ya birer kusur ya da birer erdemin daha şiddetli halleridir.
Tutkularımız gerçek anka kuşlarıdır. Eskisinin küllerinden bir yenisi doğar.
Tanrılar bir şarkı için biz o şarkıya dönüşünceye kadar, bizden ne çok bedel alırlar!
U
Uşağım bile olsa, yanlışlarımı düzelten efendim olur.
Uzun süre konuşup da dinleyicilerine yaltaklanmayan kişi, hoşnutsuzluk uyandırır.
Ü
V
Ve bilge kişiler derler ki, hiç kimse hakkında onun yerinde olmadan hüküm verme.
Y
Yapabilirsiniz. Çünkü yapmalısınız!
Yetenek, sükunet içinde ortaya çıkar. Karakter ise dünyanın fırtınaları içinde.21.02.2007
Yanlışlıklar denizine gömüldüğü halde, umutla bekleyebilen insan ne talihlidir.
Yaşlı bir adam hala genç kadınlarla ilgilendiği için kınanınca şöyle demişti: ‘ Bir insanın kendini gençleştirmesinin tek yolu budur ve bunu yapmayı herkes ister.’
Yüz çeşit şeyi yarım bilmektense bir şeyi tam bilip uygulamak insanı daha iyi yetiştirir.
Yaşamak, kendi kendini adam etmektir. Zeka ve bilgiyi kullanarak etinden kemiğinden kendi heykelini yapmaktır.
DİĞER
3000 yıllık tarihinin hesabını yapamayan insan boş insandır.
Önemli Sözleri;
A
Anlamayacaklara anlatma sakın bilebileceğin en güzel şeyleri.
Ancak az şey bildiğimiz zaman bilgimizden emin olabiliriz. Kuşku,bilgi arttıkça artar.
Ana-baba iyi terbiye almışlarsa, çocuklar da terbiyeli olur.
Ahlaka aykırı unsurlar, hislerimizi rahatsız etmeyecek şekilde dile getirildikleri zaman, bunları gülünç buluruz.
Aşkım için herşeyden vazgeçerim, fakat özgürlüğüm için aşkımdan da vazgeçerim.
Açlık, en akıllı balıkları bile oltaya getirir.
Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır. Zamanınızı ve neşenizi çalarlar.
Aşk imkansız olan birçok şeyi mümkün kılar.
Adettir; babanın topladığını oğlu saçar.
Aslında insan yalnız, az bilirse bir şey bilir. Bilgiyle birlikte şüphe de büyür.
B
Baskı ve şiddet yalnızlıktan doğar, karakter dünyanın fırtınaları ve dalgaları arasında şekil alır.
Biraz daha ışık.Son sözleri
Orijinali:Mehr Licht!
Bir insanı tanımak için neyi gülünç bulduğundan daha iyi bir gösterge olamaz.
Bize teşekkür borcu olan biriyle karşılaştığımızda hemen bunu düşünürüz. Teşekkür borçlu olduğumuz ve bunu hiç aklımıza getirmediğimiz kişilerle ise ne kadar sık karşılaşırız?
Baslangicta eylem vardi. (Faust)
Başkalarına kendimizden söz etmek gayet doğaldır; başkalarının kendileri hakkında söylediği şeyleri, onların kast ettiği biçimde anlamaksa bir kültür meselesidir.
Bir tartışma sırasında, kızdığımız anda gerçek için uğraşmayı bırakır, kendimiz için uğraşmaya başlarız.22 Mart 2007
Bütün dikkatiniz kendinizdeyse mutluluğu garanti ettiniz demektir.
Büyük tutkular umutsuz birer hastalıktır. Onları tedavi edebilecek olan şey, onları gerçekten tehlikeli hale de sokabilir.
Bazı kusurlar bir insanın var oluşu için gereklidir. Eski dostlarımızın bazı tuhaf özellikleri ortadan kalkmış olsa bu hoşumuza gitmezdi.
Bir adamda azim olmazsa bilgisi ölüdür.
Bilgi arttıkça huzursuzluk da artar.
Ç
Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.
Çelişki ve dalkavukluk; ikisi de sohbetin değerini düşürür.
D
Dünya o kadar büyük ve zengin ki, yaşam da öylesine çeşitli ki insan her zaman bunlardan şiir çıkarma fırsatını bulabilir. Ama her şiirin bir durumdan doğması gerekir, yani şiirin maddesi gerçek olmalıdır. Hiçbir şey üzerine dayanmayan bir şiirin iyi olacağını sanmıyorum.
Düşünmek kolaydır, yapmak zordur. Dünyada en güç olan şey de düşünüleni yapmaktır.
Duyduğumuz şeyleri başkalarına anlatırken onları tahrif etmemizin nedeni zaten başta tam anlayamamış oluşumuzdur.
Dünya güzeldir, ama bir şairin gözüyle daha da güzel olur.
Deliler ve akıllılar aynı derecede zararsızdırlar. Yalnız yarı delilerle yarı akıllılar çok tehlikelidir.
E
En iyi devlet nedir? Bize kendimizi yönetmemizi öğretendir.
En huzurlu toplumlar, üyeleri arasında karşılıklı güler yüz ve saygının eksik olmadığı toplumlardır.
En iyi yönetim kendi kendimizi yönetmeyi bize öğretebilecek yönetimdir.
Eğer bir insan kendi karakterine aykırı davranırsa ‘Fazla zamanı kalmadı’ diye yorumlarız bunu.
Eğer Tanrı başka türlü olmamı isteseydi, beni başka türlü yaratırdı.
F
Faydasız bir hayat erken bir ölümdür.
G
Gülün dikeni var diye üzüleceğine, dikenin gülü var diye sevin...
Geleceğe bakmayı severiz çünkü önümüzde şekilsizce uçuşmakta olan olaylara dilediğimiz gibi şekil vermek isteriz.
Gerçeğin gücü ile yaşadığım sürece kainatı bile fethedebilirim
H
Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır.
Hatalarımızın yüzümüze vurulmasından , bunlardan ötürü cezalandırılmaktan rahatsız olmayız, sabırla bunların acısını çekeriz; ama kendimizi bu hatalardan arındırmamız gerektiğinde sabrımız ortadan kalkar.
Hangi kusurlarımızı muhafaza edip, kendi içimizde dizginleyebiliriz? Diğerlerine zarar vermektense, onların hoşuna gidenleri.
Hastalıklı bir topluma uyum sağlamak demek, sağlıklı olmak demek değildir.
İ
İnsanın bilgisi arttıkça, huzursuzluğu da artar.
İnsan her gün ya güzel bir ses işitmeli, ya gönül açıcı bir kitap okumalı, yahut güzel bir şey dinlemelidir.
İyilik, insanları birbirine bağlayan altın zincirdir.
İnsan kendini yalnızca insanda tanır.
İnsanlara oldukları gibi muamele edersek, onları daha kötü kılarız. Eğer onları olmaları gerektiği gibi ele alırsak, olabilecekleri kadar iyi yaparız.
İyi bir karın mı olmasını istiyorsun? Öyleyse tam bir koca ol!
İnsan, babasına borçlu olduğu saygıyı ancak baba olduğu zaman duyar.
İnanç yaşamın gücüdür.
K
Kalp ne ile doluysa, dudaklardan o dökülür gider.
Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır.
Kardeşlerimi tanrı yarattı ama dostlarımı ben buldum.
Kaybedecek bir şeyi olmayan insandan korkulur.
Kalabalık bir toplantıda olup da, bunca insanı bir araya getiren şansın kendi dostlarımızı da bir araya getirmesi gerektiğini düşünmeden edemeyiz.
Kendine hükmetmeyen uşak kalır.
M
Malını kaybeden, bir şey kaybetmiştir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir.
Mantıklı insan sık sık gülünecek bir şey olmadığı halde güler. Onu kışkırtan her ne olursa olsun, verdiği tepki kendi iç huzurunu ifade eder.
Mezardakilerin pişman olduklari şeyler için, dünyadakiler birbirlerini yiyorlar!
N
Niye ki bu bitmek bilmez yaratılış,
Yok olacaksa bir gün her yaratılmış! (Faust)
Ne kadar yalıtılmış bir yaşam sürerseniz sürün, haberiniz bile olmadan ya borçlu ya da alacaklı olursunuz...
Pusulanın sana doğru yol göstermesini mi istiyorsun , öyleyse onu yanındaki mıknatıslardan koru.
R
S
Sanatçılar ve zanaatkarlar, bir insanın, tamamen kendine mahsus olan şeyleri bile kendine mal edemediğinin en açık kanıtını sunarlar. Sanatçının çıkardığı işler, doğduğu yuvayı terk eden kuşlar gibi elinden kaçıp giderler.
Sevgiye ve tutkuya açık bir kalp kadar dünyada değerli bir şey yoktur.
Sevincin bir acı yanı, acının da bir sevinçli yanı olmalıdır.
Sağduyulu bir insan hemen hemen her şeyi gülünç bulur; bilge insansa hemen hemen hiçbir şeyi.
Samimi olmayı vaadedebilirim, tarafsız olmayı asla.
Söylenen her söz karşıtını kışkırtır.
Ş
T
Tüm erdemlerin temel özelliği, yükselme yolunda sürekli bir çaba, bizzat kendinle cenkleşme, daha büyük ve derin bir saflığa, bilgeliğe, iyilik ve sevgiye yönelik doymak bilmez bir istek.
Tutkular itiraf edildiklerinde hem şiddetleri artar, hem de yatışırlar. Sevdiklerimize söylediklerimiz ve söylemediklerimiz arasında bulunacak bir orta yol, belki de başka hiçbir alanda bu kadar arzu edilir bir şey değildir.
Tutkularımız; ya birer kusur ya da birer erdemin daha şiddetli halleridir.
Tutkularımız gerçek anka kuşlarıdır. Eskisinin küllerinden bir yenisi doğar.
Tanrılar bir şarkı için biz o şarkıya dönüşünceye kadar, bizden ne çok bedel alırlar!
U
Uşağım bile olsa, yanlışlarımı düzelten efendim olur.
Uzun süre konuşup da dinleyicilerine yaltaklanmayan kişi, hoşnutsuzluk uyandırır.
Ü
V
Ve bilge kişiler derler ki, hiç kimse hakkında onun yerinde olmadan hüküm verme.
Y
Yapabilirsiniz. Çünkü yapmalısınız!
Yetenek, sükunet içinde ortaya çıkar. Karakter ise dünyanın fırtınaları içinde.21.02.2007
Yanlışlıklar denizine gömüldüğü halde, umutla bekleyebilen insan ne talihlidir.
Yaşlı bir adam hala genç kadınlarla ilgilendiği için kınanınca şöyle demişti: ‘ Bir insanın kendini gençleştirmesinin tek yolu budur ve bunu yapmayı herkes ister.’
Yüz çeşit şeyi yarım bilmektense bir şeyi tam bilip uygulamak insanı daha iyi yetiştirir.
Yaşamak, kendi kendini adam etmektir. Zeka ve bilgiyi kullanarak etinden kemiğinden kendi heykelini yapmaktır.
DİĞER
3000 yıllık tarihinin hesabını yapamayan insan boş insandır.
Jiddu Krishnamurti
Jiddu Krishnamurti (Telugu: జిడ్డు కృష్ణ మూర్తి) veya J. Krishnamurti (Telugu: జే . కృష్ణ మూర్తి) veya (Tamilce: கிருஷ்ணமூர்த்தி)(12 Mayıs 1895 - 17 Şubat 1986), Hindistan asıllı düşünür, konuşmacı ve yazar. Hindistan'ın Madanapalle kentinde doğdu. 1909 yılında C.W. Leadbeater tarafından keşfedildi. 13 yaşındayken Theosophical Society tarafından "dünya öğretmeni" olarak seçildi. Konuşmaları ve yazıları herhangi bir dinle bağlantılı değildir. Kendisine mesihlik yakıştırılmış olmasına rağmen bunu kesinlikle reddetmiştir. Bütün dünyada geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmış olmasına rağmen çevresindekiler tarafından oluşturulan örgütü kendisi dağıtmıştır. Hiçbir zaman kendisini bir otorite olarak görmedi ve çevresinde müridlerin oluşmasını istemedi. Her zaman bir birey ile bir başka birey olarak konuşmayı tercih etti. Krishnamurti, 1986'da ölümüne kadar konuşmalarını sürdürdü.
Eserleri, Dünyayı dolaşarak yaptığı konuşmalardan derlenmiştir.
Konuşmalarında "hakikatin/gerçeğin yolları olmayan bir ülke" ("truth is a pathless land.") olduğunu ve bireyin ancak sessiz/dingin bir farkındalıkla ve tüm yaşam ile bütünleşerek yaşaması halinde gerçeğin/hakikatin kendiliğinden geleceğini söylemiştir. Ölüm ile Yaşamın bir ve tekliği, yaşamın durağan olamayacağı, korku, özgürlük, şiddet,doğa ve çevre vb. üzerine konuşmalar yapmıştır.
En Akılda Kalıcı Sözleri İse;
Gözetleyen gözetlenendir.
Sen dünyasın.
İnsanlar hızla akan yaşam nehrinin yanında kendilerine küçük bir havuz kazarlar, iste o havuzda kokuşur, o havuzda ölüp giderler.
Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz.
Bir kimseyi sevmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Bir ağacı, bir kuşu ya da bakıp gözettiğiniz bir hayvanı sevebilir misiniz? Size hiçbir karşılık vermese, gölgesinden de yararlanamasanız, arkanızdan da gelmese, size bağımlılık duymasa gene de sevebilir misiniz?
Tek amacım var: İnsanın özgürleşmesi; insana sınırlarını yıkmak konusunda yardımcı olmak.
Eylemlerimiz bilgi ve zaman üzerine kurulu olduğu için, insan zamanın kölesidir. Düşünce sürekli sınırlıdır,bu nedenle biz çatışma ve mücadele içinde yaşarız. Psikolojik evrim yoktur...
İnsan, kendi düşüncelerinin farkında olduğu zaman görecektir ki; düşünen ve düşünce şeklinde bir bölünme vardır. Gözlemleyen ve gözlemlediği, deneyimleyen ve deneyimlediği. Sonunda bunun bir illüzyondan ibaret olduğunu keşfedecektir. Sonra sadece saf bir gözlem kalacaktır, geçmişin ve zamanın gölgesini içermeyen bir kavrayış. Bu zamansız kavrayışı zihine derim, köklü bir mutasyon getirir. Bütünsel, toptan omuzlama asıl en önemli harekettir. Psikolojik açıdan düşüncenin getirdiği her şey toptan omuzlandığında, yalnız ondan sonra orada aşk vardır, aynı zamanda merhamet ve zeka olan...
Eserleri, Dünyayı dolaşarak yaptığı konuşmalardan derlenmiştir.
Konuşmalarında "hakikatin/gerçeğin yolları olmayan bir ülke" ("truth is a pathless land.") olduğunu ve bireyin ancak sessiz/dingin bir farkındalıkla ve tüm yaşam ile bütünleşerek yaşaması halinde gerçeğin/hakikatin kendiliğinden geleceğini söylemiştir. Ölüm ile Yaşamın bir ve tekliği, yaşamın durağan olamayacağı, korku, özgürlük, şiddet,doğa ve çevre vb. üzerine konuşmalar yapmıştır.
En Akılda Kalıcı Sözleri İse;
Gözetleyen gözetlenendir.
Sen dünyasın.
İnsanlar hızla akan yaşam nehrinin yanında kendilerine küçük bir havuz kazarlar, iste o havuzda kokuşur, o havuzda ölüp giderler.
Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz.
Bir kimseyi sevmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Bir ağacı, bir kuşu ya da bakıp gözettiğiniz bir hayvanı sevebilir misiniz? Size hiçbir karşılık vermese, gölgesinden de yararlanamasanız, arkanızdan da gelmese, size bağımlılık duymasa gene de sevebilir misiniz?
Tek amacım var: İnsanın özgürleşmesi; insana sınırlarını yıkmak konusunda yardımcı olmak.
Eylemlerimiz bilgi ve zaman üzerine kurulu olduğu için, insan zamanın kölesidir. Düşünce sürekli sınırlıdır,bu nedenle biz çatışma ve mücadele içinde yaşarız. Psikolojik evrim yoktur...
İnsan, kendi düşüncelerinin farkında olduğu zaman görecektir ki; düşünen ve düşünce şeklinde bir bölünme vardır. Gözlemleyen ve gözlemlediği, deneyimleyen ve deneyimlediği. Sonunda bunun bir illüzyondan ibaret olduğunu keşfedecektir. Sonra sadece saf bir gözlem kalacaktır, geçmişin ve zamanın gölgesini içermeyen bir kavrayış. Bu zamansız kavrayışı zihine derim, köklü bir mutasyon getirir. Bütünsel, toptan omuzlama asıl en önemli harekettir. Psikolojik açıdan düşüncenin getirdiği her şey toptan omuzlandığında, yalnız ondan sonra orada aşk vardır, aynı zamanda merhamet ve zeka olan...
Jean-Jacques Rousseau
Jean-Jacques Rousseau (Cenevre 28 Haziran 1712 - Ermenonville, Val-d'Oise 2 Temmuz 1778) Fransız yazar, düşünür, filozof, politika ve müzik teorisyeni
İsviçre'nin Cenevre kentinde doğmuştur.Bir sanatçının oğludur, on yaşında eğitimine bir din adamının yanında başlayan Rousseau,daha sonra bir gravürcü ustasının yanında çalışmıştır. 1728-1738 yılları arasında değişik işler yaparak, uşak, sekreter, müzik hocası, tercüman olarak Fransa, İtalya ve İsviçre'de dolaşmıştır. Fransa'da yazıları yasaklanınca daha sonra aralarının açıldığı dostu David Hume'un daveti üzerine İngiltere'ye gitti. Daha sonra Batı İsviçre'de Neuchatel'e sığındı.Kalvenist olarak vaftiz olmuştu, Torino'da Katolikliğe geçti, daha sonra tekrar Kalvenist oldu.Bu sebeple doğduğu şehir olan Cenevre'de ateist suçlamalarına mâruz kaldı. 1749 da Ansiklopedinin müzik bölümünü kaleme almıştır. İnsan doğasına ilişkin çözümlemesiyle, insanın uygarlık tarafından değiştirilmemiş doğal halinin birçok açıdan daha üstün olduğu fikri ve modern demokrasi anlayışına temel oluşturan toplumsal sözleşme öğretisiyle ün kazanmış olan ünlü Fransız düşünürdür. Kendisi filozof sıfatını her zaman reddetmiştir.
Milli egemenlik düşüncesi ilk defa 18. yüzyılda Fransız düşünürü Jean Jaques Rousseau tarafından ortaya atılmış ve bu yüzyılda despot hükümdarlara karşı fertlerin hak ve hürriyetlerini gerçekleştirip, teminat altına almak için girişilmiş olan mücadele ile başlamıştır.Ancak bu fikrin ortaya çıkması, yani halkın da yönetime katılarak, hükümdarın gücünün sınırlandırılması işi 1215 tarihli Magna Charta’ya dayanmaktadır.
Önemli Sözleri;
Eğer insanlar Tanrı olsaydı, kendilerini demokratik olarak yönetebilirlerdi. İnsanlar Tanrı olmadıklarına göre, mükemmel bir devlet insanlara göre değildir. 28 Haziran 2007
Devlet büyüdükçe, özgürlük de o oranda küçülür.
Hiç bir şey çıkar gruplarının etkisinden daha tehlikeli değildir.
Politika ve ahlâkı farklı ele alanlar, her ikisini de asla anlayamazlar. 1 Mayıs 2007
Daimi barışın tesis edilmesi tamamen ülkelerin anlaşmasına bağlıdır. Daimi barışın tesisi tüm ülkeler için yarar sağlar. Barış için uluslararası bir federasyon oluşturulduğunda bu kurum uzun süre yürürlükte kalabilir ve barışı gerçekleştirebilir.
Sabır acıdır ama meyvası tatlıdır.
Ağır söz veren hızlı iş yapar.
İnsanlar ömür kısadır derler ama, yine de onu kısaltmak için ellerinden geleni yaparlar.
...Yalnız şunu soracağım: Felsefe nedir? En tanınmış filozofların kitaplarında bulduğumuz nedir? Onları dinlerken insan kendini, bir pazar yerinde avaz avaz çağıran bir sürü madrabaz arasında sanır; her biri bana gelin, bana gelen aldanmaz diye bağırır durur. Kimi, cisimlerin mevcut olmadığını, her şeyin tasavvurda yaşadığını iddia eder; kimi maddeden gayrı olmadığını ileri sürer ve Allah dünyanın kendisidir der. Birisi ispata kalkar ki dünyada iyilik - kötülük yoktur, hayır ve şer birer kuruntudan ibarettir. Öteki der ki, insanlar birer, canavardır; birbirlerini parçalayıp yemeleri cürüm sayılmaz.
Ey büyük filozoflar, bu faydalı dersleri siz yalnız kendi çocuklarınıza, kendi dostlarınıza verin ne olur! Hem siz fikirlerinizin meyvasını daha çabuk elde edersiniz, hem de bizim çocuklarımız sizin meshebinize girmek tehlikesinden kurtulmuş olur.
Genel istem yok edilemez.
Gerçek demokrasi hiçbir zaman var olmamıştır ve olmayacaktır da.
Gerçek demokrasi var olabilmesi için, o kadar insanın toplayacak bir yerin olması gerekirdi.Milyonlarca insanı da bir yerde toplayamıyorsanız.Temsili demokrasi ile yetinin.
Ey yüce gönüllü yalan! Gerçek hiç sana tercih edilebilecek kadar güzel olmuş mudur?
Mutsuzluk, şüphesiz çok büyük bir öğretmendir, fakat bu öğretmen; derslerini pahalıya ödetir ve faydası da parasına değmez.
Bireysel aşkım için dünyayı veririm,özgürlügüm içinde aşkımı veririm
İsviçre'nin Cenevre kentinde doğmuştur.Bir sanatçının oğludur, on yaşında eğitimine bir din adamının yanında başlayan Rousseau,daha sonra bir gravürcü ustasının yanında çalışmıştır. 1728-1738 yılları arasında değişik işler yaparak, uşak, sekreter, müzik hocası, tercüman olarak Fransa, İtalya ve İsviçre'de dolaşmıştır. Fransa'da yazıları yasaklanınca daha sonra aralarının açıldığı dostu David Hume'un daveti üzerine İngiltere'ye gitti. Daha sonra Batı İsviçre'de Neuchatel'e sığındı.Kalvenist olarak vaftiz olmuştu, Torino'da Katolikliğe geçti, daha sonra tekrar Kalvenist oldu.Bu sebeple doğduğu şehir olan Cenevre'de ateist suçlamalarına mâruz kaldı. 1749 da Ansiklopedinin müzik bölümünü kaleme almıştır. İnsan doğasına ilişkin çözümlemesiyle, insanın uygarlık tarafından değiştirilmemiş doğal halinin birçok açıdan daha üstün olduğu fikri ve modern demokrasi anlayışına temel oluşturan toplumsal sözleşme öğretisiyle ün kazanmış olan ünlü Fransız düşünürdür. Kendisi filozof sıfatını her zaman reddetmiştir.
Milli egemenlik düşüncesi ilk defa 18. yüzyılda Fransız düşünürü Jean Jaques Rousseau tarafından ortaya atılmış ve bu yüzyılda despot hükümdarlara karşı fertlerin hak ve hürriyetlerini gerçekleştirip, teminat altına almak için girişilmiş olan mücadele ile başlamıştır.Ancak bu fikrin ortaya çıkması, yani halkın da yönetime katılarak, hükümdarın gücünün sınırlandırılması işi 1215 tarihli Magna Charta’ya dayanmaktadır.
Önemli Sözleri;
Eğer insanlar Tanrı olsaydı, kendilerini demokratik olarak yönetebilirlerdi. İnsanlar Tanrı olmadıklarına göre, mükemmel bir devlet insanlara göre değildir. 28 Haziran 2007
Devlet büyüdükçe, özgürlük de o oranda küçülür.
Hiç bir şey çıkar gruplarının etkisinden daha tehlikeli değildir.
Politika ve ahlâkı farklı ele alanlar, her ikisini de asla anlayamazlar. 1 Mayıs 2007
Daimi barışın tesis edilmesi tamamen ülkelerin anlaşmasına bağlıdır. Daimi barışın tesisi tüm ülkeler için yarar sağlar. Barış için uluslararası bir federasyon oluşturulduğunda bu kurum uzun süre yürürlükte kalabilir ve barışı gerçekleştirebilir.
Sabır acıdır ama meyvası tatlıdır.
Ağır söz veren hızlı iş yapar.
İnsanlar ömür kısadır derler ama, yine de onu kısaltmak için ellerinden geleni yaparlar.
...Yalnız şunu soracağım: Felsefe nedir? En tanınmış filozofların kitaplarında bulduğumuz nedir? Onları dinlerken insan kendini, bir pazar yerinde avaz avaz çağıran bir sürü madrabaz arasında sanır; her biri bana gelin, bana gelen aldanmaz diye bağırır durur. Kimi, cisimlerin mevcut olmadığını, her şeyin tasavvurda yaşadığını iddia eder; kimi maddeden gayrı olmadığını ileri sürer ve Allah dünyanın kendisidir der. Birisi ispata kalkar ki dünyada iyilik - kötülük yoktur, hayır ve şer birer kuruntudan ibarettir. Öteki der ki, insanlar birer, canavardır; birbirlerini parçalayıp yemeleri cürüm sayılmaz.
Ey büyük filozoflar, bu faydalı dersleri siz yalnız kendi çocuklarınıza, kendi dostlarınıza verin ne olur! Hem siz fikirlerinizin meyvasını daha çabuk elde edersiniz, hem de bizim çocuklarımız sizin meshebinize girmek tehlikesinden kurtulmuş olur.
Genel istem yok edilemez.
Gerçek demokrasi hiçbir zaman var olmamıştır ve olmayacaktır da.
Gerçek demokrasi var olabilmesi için, o kadar insanın toplayacak bir yerin olması gerekirdi.Milyonlarca insanı da bir yerde toplayamıyorsanız.Temsili demokrasi ile yetinin.
Ey yüce gönüllü yalan! Gerçek hiç sana tercih edilebilecek kadar güzel olmuş mudur?
Mutsuzluk, şüphesiz çok büyük bir öğretmendir, fakat bu öğretmen; derslerini pahalıya ödetir ve faydası da parasına değmez.
Bireysel aşkım için dünyayı veririm,özgürlügüm içinde aşkımı veririm
Jean Paul Sartre
Jean-Paul Sartre (tam adı: Jean-Paul Charles Aymard Sartre) (21 Haziran 1905, Paris - 15 Nisan 1980, Paris), ünlü Fransız yazar ve filozoftur. Felsefi içerikli romanlarının yanı sıra, her yönüyle kendine özgü olarak geliştirdiği Varoluşçu felsefesiyle de yer etmiş; bunların yanında Varoluşçu Marksizm şekillendirmesi ve siyasetteki etkinlikleriyle 20. yüzyıl'a damgasını vuran düşünürlerden biri olmuştur. O, her şeyden önce bir anlatıcı, denemeci, romancı, filozof ve eylemci olarak yalnızca Fransız aydınlarının temsilcisi olmakla kalmamış, özgün bir Entelektüel tanımlamasının da temsilcisi olmuştur.
Önemli Sözleri;
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
Varolmak susamadan içmek gibi bir şeydir.
En büyük günah pişmanlıktır.
Aşk; iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır.Boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkumdur.25 Eylül 2007
Varlığında,varlığın var olmasının söz konusu olduğu bir varlık olarak var olan bir varlığım.
Resmi payeleri hep reddettim. Legion d’Honneur’ü de kabul etmemiştim. Fransız akademisine de girmedim. Yazar kendisinin bir kuruma dönüştürülmesini reddetmelidir. Bu onur verici bir paye dahi olsa bunlar kişisel nedenlerim. Ayrıca şu da var: Ben iki kültürün barış içinde bir arada yaşayabilmesi için uğraşıyorum. Elbette çelişki ve çatışma var ve olmalı. Burjuva bir ailede yetiştiğim halde sosyalist oldum. Sempatim ondan yanadır. Bir de bu yüzden , bu ödülü verenlerin konumundan dolayı , kabul edemem.
(Nobel Ödülünü reddettikten sonra)
Cehennem başkalarıdır.
İnsanoğlu özgürlüğe yazgılıdır; çünkü, bir kere dünyaya atıldıktan sonra yaptığı her şeyden sorumludur.
Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.
Birini sevmeye koyulmak başlı başına bir iş, bir girişimdir. Güç ister, yürek ister, körlük ister. Hatta başlangıçta öyle bir an vardır ki uçurumun üstünden sıçramak ister; düşünmeye kalkarsan aşamazsın onu.
Önemli Sözleri;
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
Varolmak susamadan içmek gibi bir şeydir.
En büyük günah pişmanlıktır.
Aşk; iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır.Boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkumdur.25 Eylül 2007
Varlığında,varlığın var olmasının söz konusu olduğu bir varlık olarak var olan bir varlığım.
Resmi payeleri hep reddettim. Legion d’Honneur’ü de kabul etmemiştim. Fransız akademisine de girmedim. Yazar kendisinin bir kuruma dönüştürülmesini reddetmelidir. Bu onur verici bir paye dahi olsa bunlar kişisel nedenlerim. Ayrıca şu da var: Ben iki kültürün barış içinde bir arada yaşayabilmesi için uğraşıyorum. Elbette çelişki ve çatışma var ve olmalı. Burjuva bir ailede yetiştiğim halde sosyalist oldum. Sempatim ondan yanadır. Bir de bu yüzden , bu ödülü verenlerin konumundan dolayı , kabul edemem.
(Nobel Ödülünü reddettikten sonra)
Cehennem başkalarıdır.
İnsanoğlu özgürlüğe yazgılıdır; çünkü, bir kere dünyaya atıldıktan sonra yaptığı her şeyden sorumludur.
Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.
Birini sevmeye koyulmak başlı başına bir iş, bir girişimdir. Güç ister, yürek ister, körlük ister. Hatta başlangıçta öyle bir an vardır ki uçurumun üstünden sıçramak ister; düşünmeye kalkarsan aşamazsın onu.
Jean François Lyotard
Jean François Lyotard; filozof, edebiyat teorisyeni, postmodernizmin ve postmodern felsefe 'nin öncülerinden olan çağdaş Fransız düşünürü (10 Ağustos 1924-21 Nisan 1998).
Modernizmin-sonrası ya da ötesi olarak algılanan süreci Lyotard Postmodern Durum olarak tanımladı ve aynı adlı kitabında moderniteyi ve modern düşünceyi bu bağlamda sorunsallaştırdı. Postmodern felsefe içinde ve postmodernizm üzerine yapılan tartışmalarda en çok gönderme yapılan isimlerden birisi oldu. Postmodernizmin en önemli teorisyenlerinden biri olan Lyotard'ın temel eseri Postmodern Durum'dur.
Lyotard, postmodernliği endüstri sonrası toplumun içinde bulunduğumuz şu anki evresine karşılık gelen bir durum ya da koşul olarak tanımlamıştır. Modernliği, bilim ve devleti meşrulaştırmak amacıyla kullanılan üstanlatıların oynadığı rol ile açıklayan Lyotard, bu üstanlatılardan ilerlemenin kesinliğini ve vazgeçilmezliğini vurgulayan iki tanesinin, modern bilimle Fransız Devriminin sonucu olan siyaset anlayışının özgürleştirici anlatısıyla, Hegelcilik ve Marksizmin spekülatif tarih felsefelerinin Batı kültürünü anlamak açısından büyük önem taşıdığını savunur.
Lyotard'ın çözümü, Wittgensteincı dil oyunlarının meydana getireceği heterojen ve çoksesli yapıdır. Lyotard'a göre, mutlak bir konsensüs değil de, zamansal ve yerel konsensüsler aranmalı, geçici sözleşmelerin peşine düşülmelidir. Başka bir deyişle, görüşlerinin ifade ettiği kökten kuşkuculuğa karşın, Lyotard ahlaki ya da siyasi hiççiliğe düşmemiştir.
Adaletin ne modası geçmiş, ne de kuşkulu bir değer olduğunu öne süren Lyotard, modernliğin demokratik potansiyelinin yenilenmesi ve derinleştirilmesi, onun demokratik güç ve itkilerinin diyalektik bir biçimde yoğunlaştırılması gerektiğini belirtmiştir. Dil oyunlarının indirgenemez çokluğunu ve çeşitliliğini benimseyen filozof, bakış açılarının çeşitliliğiyle seslendirilme hakkının yılmaz bir savunucusu olmuştur.
Önemli Sözleri;
Postmodern kuşkusuz modernin bir parçasıdır.Postmodernizm modernizmin sonunda değil doğuşundadır ve bu durum süreklidir.
Modernizmin-sonrası ya da ötesi olarak algılanan süreci Lyotard Postmodern Durum olarak tanımladı ve aynı adlı kitabında moderniteyi ve modern düşünceyi bu bağlamda sorunsallaştırdı. Postmodern felsefe içinde ve postmodernizm üzerine yapılan tartışmalarda en çok gönderme yapılan isimlerden birisi oldu. Postmodernizmin en önemli teorisyenlerinden biri olan Lyotard'ın temel eseri Postmodern Durum'dur.
Lyotard, postmodernliği endüstri sonrası toplumun içinde bulunduğumuz şu anki evresine karşılık gelen bir durum ya da koşul olarak tanımlamıştır. Modernliği, bilim ve devleti meşrulaştırmak amacıyla kullanılan üstanlatıların oynadığı rol ile açıklayan Lyotard, bu üstanlatılardan ilerlemenin kesinliğini ve vazgeçilmezliğini vurgulayan iki tanesinin, modern bilimle Fransız Devriminin sonucu olan siyaset anlayışının özgürleştirici anlatısıyla, Hegelcilik ve Marksizmin spekülatif tarih felsefelerinin Batı kültürünü anlamak açısından büyük önem taşıdığını savunur.
Lyotard'ın çözümü, Wittgensteincı dil oyunlarının meydana getireceği heterojen ve çoksesli yapıdır. Lyotard'a göre, mutlak bir konsensüs değil de, zamansal ve yerel konsensüsler aranmalı, geçici sözleşmelerin peşine düşülmelidir. Başka bir deyişle, görüşlerinin ifade ettiği kökten kuşkuculuğa karşın, Lyotard ahlaki ya da siyasi hiççiliğe düşmemiştir.
Adaletin ne modası geçmiş, ne de kuşkulu bir değer olduğunu öne süren Lyotard, modernliğin demokratik potansiyelinin yenilenmesi ve derinleştirilmesi, onun demokratik güç ve itkilerinin diyalektik bir biçimde yoğunlaştırılması gerektiğini belirtmiştir. Dil oyunlarının indirgenemez çokluğunu ve çeşitliliğini benimseyen filozof, bakış açılarının çeşitliliğiyle seslendirilme hakkının yılmaz bir savunucusu olmuştur.
Önemli Sözleri;
Postmodern kuşkusuz modernin bir parçasıdır.Postmodernizm modernizmin sonunda değil doğuşundadır ve bu durum süreklidir.
Jean Baudrillard
Jean Baudrillard (d. 29 Temmuz 1929, Reims - ö. 6 Mart 2007), Paris , ünlü Fransız düşünür. Postyapısalcı felsefe ve postmodernizm üzerine olan çalışmalarıyla ünlenmiştir.
Önemli Sözleri;
Hiçbir şey baştan çıkarmanın kendisinden daha büyük olmayı beceremeyecektir; Onu yok eden düzen bile
Fotoğraf sanatı bizim için bir 'cin kovma'dır.İlkel toplumun maskları vardı,burjuva toplumunun aynaları, bizim ise görüntülerimiz var.Fotoğrafı çekilen nesne geri kalan herşeyin yok olmasının izidir sadece. Neredeyse kusursuz bir cinayet.Fotoğraftır bizi görüntüsüz bir evrene, yani salt görünüşe, en çok yaklaştıran.Çünkü nesnedir bizi gören, nesnedir bizi düşleyen. dünyadır bizi yansıtan, dünyadır bizi düşünen. budur temel kural.
Ne estetik ne cinsel bir inancımız var ama hala bunlara sahip olmayı öğreniyoruz ve gerçek bir felaket olmayacak çünkü sanal felaket koşullarında yaşıyoruz. Hızla çoğalan aşırı şişen ama doğuramayan bir dünyanın bulantısı bu
Farklılığın doğru kullanımı yoktur.Yalnıca ırkçılığın değil farklılığı sürdürmeye ve korumaya yönelik tüm ırkçılık karşıtı ve insancıl cabaların gösterdiği de budur.
Felsefenin sırrı , belki de kendini tanımak veya nereye gittiğini bilmek değil, ötekilerin düşlediğini düşlemektir. Kendi başına inanmak değil, inananlara inanmaktır.
Artık inanamıyoruz; ama inanana inanıyoruz. Artık sevemiyoruz; yalnızca seveni seviyoruz. Artık ne istediğimizi bilmiyoruz, ama bir başkasının istediğini isteyebiliyoruz. İstemek, yapabilmek ve bilmek eylemleri terk edilmedi ama bir başkasına devredilerek genel olarak ilga edildiler.
Kapitalizm erkeği tehlikesiz hale getirip, ehlileştirmek, bir dolap beygiri yapmak için kadını kullanır.
Tanrı var ama ben inanmıyorum ya da Tanrı yok ama ben inanıyorum önermeleri paradoksal bir şekilde eğer Tanrı varsa inanmak anlamsızdır, eğer Tanrı yoksa inanma bir zorunluluğa dönüşmektedir anlamına gelirler. Eğer birşey yoksa ona inanmak lazımdır. Öyleyse Tanrı'ya inanmak o'nun varlığından, belirginliğinden ve şu anda buradalığından kuşkulanmak demektir.
Önemli Sözleri;
Hiçbir şey baştan çıkarmanın kendisinden daha büyük olmayı beceremeyecektir; Onu yok eden düzen bile
Fotoğraf sanatı bizim için bir 'cin kovma'dır.İlkel toplumun maskları vardı,burjuva toplumunun aynaları, bizim ise görüntülerimiz var.Fotoğrafı çekilen nesne geri kalan herşeyin yok olmasının izidir sadece. Neredeyse kusursuz bir cinayet.Fotoğraftır bizi görüntüsüz bir evrene, yani salt görünüşe, en çok yaklaştıran.Çünkü nesnedir bizi gören, nesnedir bizi düşleyen. dünyadır bizi yansıtan, dünyadır bizi düşünen. budur temel kural.
Ne estetik ne cinsel bir inancımız var ama hala bunlara sahip olmayı öğreniyoruz ve gerçek bir felaket olmayacak çünkü sanal felaket koşullarında yaşıyoruz. Hızla çoğalan aşırı şişen ama doğuramayan bir dünyanın bulantısı bu
Farklılığın doğru kullanımı yoktur.Yalnıca ırkçılığın değil farklılığı sürdürmeye ve korumaya yönelik tüm ırkçılık karşıtı ve insancıl cabaların gösterdiği de budur.
Felsefenin sırrı , belki de kendini tanımak veya nereye gittiğini bilmek değil, ötekilerin düşlediğini düşlemektir. Kendi başına inanmak değil, inananlara inanmaktır.
Artık inanamıyoruz; ama inanana inanıyoruz. Artık sevemiyoruz; yalnızca seveni seviyoruz. Artık ne istediğimizi bilmiyoruz, ama bir başkasının istediğini isteyebiliyoruz. İstemek, yapabilmek ve bilmek eylemleri terk edilmedi ama bir başkasına devredilerek genel olarak ilga edildiler.
Kapitalizm erkeği tehlikesiz hale getirip, ehlileştirmek, bir dolap beygiri yapmak için kadını kullanır.
Tanrı var ama ben inanmıyorum ya da Tanrı yok ama ben inanıyorum önermeleri paradoksal bir şekilde eğer Tanrı varsa inanmak anlamsızdır, eğer Tanrı yoksa inanma bir zorunluluğa dönüşmektedir anlamına gelirler. Eğer birşey yoksa ona inanmak lazımdır. Öyleyse Tanrı'ya inanmak o'nun varlığından, belirginliğinden ve şu anda buradalığından kuşkulanmak demektir.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)